Millî yargıya itimat meselesi
11.04.2016
Millî kavramının mânâsı ve sınırları hakkında ne yazılsa az gelir.
Alternatifleri yardımcı olabilir:
Milletler arası ve milletler üstü.
Millî irade kavramının mânâ sığlığı ve hatta mânâsızlığı hakkında da ne yazılsa yetmez.
Demokrasilerde millî irade çoğunluk iradesi midir yoksa herhangi bir konudaki azınlığın iradesi de millî irade midir?
Elbette, eğer gerçekten şeffaf demokrasi gözlüğü ile bakarsak, millî irade, çoğunluğun iradesi kadar azınlığın iradesini de ifade eder. Zira azınlık da milletin bir parçasıdır ve o da irade ortaya koyar.
Daha da önemlisi, asıl demokrasi, azınlığın hakkını en az çoğunluğun iradesi ve hakkı kadar nazara alan rejimdir.
Millî yargıya gelince…
Kanun suretinde görünen ve Meclisten tecelli eden millî iradeyi uygulayarak adalet dağıtan yargı millî yargıdır.
Dolayısıyla millî iradeye değer veren, elbette millî yargıya da değer vermeli, millî yargının kararını da baş göz üstüne almalıdır.
Peki ya millî yargının herhangi bir konuda yanlış karar verdiğine inanıyorsak?
Sineye mi çekeceğiz yoksa kararı düzeltmek için üstüne mi gideceğiz?
Elbette bütün gücümüzle ve imkânımızla üstüne gideceğiz. (Adlî hatanın düzeltilmesi meselesi Amerikan filmlerinde çok işlenen bir konudur.)
Aynen, yanlış olduğuna inandığımız bir kanunun değişmesi için gayret ettiğimiz gibi.
Kanunlar açısından nasıl ki “uluslar arası toplum” denilen bir üst otorite devreye girebiliyorsa…
Mahkeme kararları açısından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve benzeri milletler üstü yargı makamlarını yardıma çağıracağız.
Birileri bize “sen millî yargıya ihanet ediyorsun” diyecek.
Biz de onlara “siz de değer verdiğiniz ya da değer vermiş gibi yaptığınız Turgut Özal’ın fikrine ve icraatına ihanet ediyorsun” diyeceğiz. (Umarız bu cevabı duyunca susacaklar).
Gerçekten Türkiye 1987’de Özal’ın girişimiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru yolunu açtı ve ardından 1989’da da Mahkemenin yargı yetkisini kabul etti.
Böylece “ancak ve sadece millî yargıya güven, gerisini ise asla merak etme sen!” milliyetçiliği bitti.
Derken son zamanlarda yeniden geriye geldik. Millî irade sakızı millî yargı çirkefine dönüşüyor.
Yakında birileri “sadece millî yargıya güvenebiliriz, AİHM bizim düşmanımız” derse –ki ucundan kıyısından başladılar bile- onlara şunu sorun:
“Hani demokrasimizi ileri götürüyordunuz? Sizin ileriniz, herkesin ve hatta Özal’ın bile gerisinde! Sevsinler demokratlığınızı…”
|
Prof. Dr. Ahmet Battal |
Sitemizdeki yazıları |
|
Prof. Dr. Ahmet Battal |
Sitemizdeki yazıları |