Kanaatimce...

Anasayfa Fıkralar Öyküler Güzel Sözler
Valinin idaresinde ve hâkimin hü

 

Valinin idaresinde ve hâkimin hükmünde adalet

 

 Ahmet BATTAL

 

Yeniasya Gazetesi - 08.03.2016

 

Son yazımızda, bu zamanda bilhassa ihtiyaç duyduğumuz “suçun ve cezanın şahsîliği prensibi”ni Kur’ân’dan ve onun çağdaş tefsiri Risale-i Nur’dan ders alarak dünyaya ders vermek gerektiğini yazdık.

Diyanet İşleri Başkanlığını göreve çağırdık. 

(Şimdilik ses yok. Duymadılar mı ,yoksa duydular da duymazdan mı geldiler? Olsun, biz hüsnü zannımızı muhafaza edip görevimizi yapmaya devam edelim.)

Bir örnek olay:

Bir hukukçu vali olsa…

Atandığı ilde çingene mahallesi de bulunsa…

Resmî raporlara göre adlî olaylar yönünden bu mahalle diğer yerlerden daha vukuatlı olsa… 

Vali, asayiş toplantısında, önleyici kolluk olarak bu mahalleye fazla sayıda sivil polis ekibi yönlendirmeyi emretse…

Emniyet Müdürü de muhterem bir çingene kardeşimiz olsa ve valiye “Neden ayrımcılık yapıyorsunuz, neden çingeneleri potansiyel suçlu olarak görüyorsunuz, neden toptancılık yapıyorsunuz, neden…” dese haklı olur mu? Hayır.  

Zira bu bir tedbirdir ve bir takdirdir, suçlama ya da cezalandırma değildir.

Peki, aynı hukukçu, vali değil hâkim olsa…

O hâkimin önüne, bir kişi tarafından işlendiği kesin olan bir suçtan dolayı iki sanık gelse…

Savcı iddianamesinde “ya bu suçlu ya da şu, ihtimal yüzde elli, ama şu sanık bir çingene ve babası da hırsızlıktan sabıkalı, dolayısıyla şu sanığın suçlu olma ihtimali daha kuvvetli” dese…

Bu sanığın, kendisi de bir muhterem çingene olan avukatı “müvekkilim masum, başka suçlu çingenelerin suçunu ona ne hakla yüklersiniz, kurunun yanında yaşı nasıl yakarsınız, toptancılık adaletin neresinde var” diyerek feryat etse ve beraat istese…

Bu savunma haklı mıdır? Elbette evet. 

Çünkü suç ve ceza şahsîdir. Birinin suçuyla başkası mes’ul ve mahkûm edilemez. ‘Âyet’in hükmüyle; “hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” ya da “hiçbir günahkâra başkasının günahı yüklenemez”.

Hem de “şüphe mahkûmiyete değil beraata götürür” yani “şüpheden sanık yararlanır”. 

O halde dersin sonu: 

Kaymakamdan cumhurbaşkanına kadar, yönetme yetkisini elinde tutanlar, “adalet namına” diyerek bazı genellemeler yapabilirler. Bazı varsayımlardan yola çıkmak, keyfîlikten kaçınmak şartıyla, idare edenler için makul sayılabilir. 

Oysa “adalet namına” hüküm veren ve adalet dağıtan hâkimler, asla varsayımla ve genellemelerle hareket edemezler, şüphe üzerine mahkûmiyet tesis edemezler. 

Aksi halde bütün dünya için dahi iptal edilemeyen “masumun hakkı ve hayatı” basit bahanelerle gasp edilmiş olur. Ki, buna “adalet namına zulmetmek” deniliyor. 

İşte makam farkı. ‘Anlayan’a. 

 

uzunsag
Ahmet Battal

Prof. Dr. Ahmet Battal

Sitemizdeki yazıları

Sen onunla nasıl beraber olursun?

Bu dile alışmayın, alıştırmayın

Diyanet, vakıflar ve cemaatler

Siyasal “İslâm” değil, siyasal “İslâmcılık”

Bilmeden yardım ve yataklık

Millî yargıya itimat meselesi

Milletvekiline dersler (2)

Milletvekiline dersler

Tepki Meclisinden Millet Meclisine

Ordinaryüslük geri gelsin...

Valinin idaresinde ve hâkimin hükmünde adalet

Kur’ân’da da suç ve ceza şahsî midir?

Bir Öcalan tasviri

Okulda mescit dilekçesi ve gerekçesi

Noter de noteder

Adliyedeki adaletsizlikler

Sosyolojik yargılamalar

Cinsiyetten Doğan Haklar ve Yükümlülükler

Mülkiyet, Hürriyet, şahsiyet ve Bunların Mutlak'a Nisbeti

Hukuki Yolun Yolsuzluğa Alet Edilmesine Örnek: Sorumluluktan Kaçmak İçin Sermaye Şirketi Kurmayı Tercih Etmek

Anketli seçim sistemi

Demokratlığın ve sivilliğin doğru tarifi

Ceza ve infaz sistemleri

Jüri ve adalet

Açılım ötesi sözler

Karar, devleti böldü