Kanaatimce...

Anasayfa Fıkralar Öyküler Güzel Sözler
Günümüzde Metod Arayışı

Günümüzde Metod Arayışı

Nimet DEMİR

Yeni Asya Gazetesi-16.05.2013

İslâm Hukukunun hem günümüze cevap teşkil edecek şekilde ortaya konması, hem de tarihi süreçte içine sokulan yabancı unsurlardan ayıklanması yönünde çabalar göze çarpmaktadır. Bunu kendilerine sorun yapan günümüz İslâm Hukukçularında geleneksel metotlarla bu işin kotarılamayacağı görüşü hakimdir. Buna misal olarak çağdaş İslam düşünürlerinden Muhammed Abid el-Cabiri ve Yusuf el-Kardavi'nin yaklaşımını gösterebiliriz. Onlar, makasıdü'ş-şerianın esas alınarak meselelere çözüm üretilmesi gerektiğini dillendirmektedirler. Yine bu meyanda Prof. M. Tahir bin Aşur, İslâm Hukuk Felsefesi (Makasdu'ş Şeriati'l İslâmiyye) isimli eserini bu amacı gerçekleştirmek üzere yazmış bulunmaktadır.

BEDİÜZZAMAN'IN YAKLAŞIMI

Esasen geçen yüzyılın başında Bediüzzaman Hazretleri İslâm Hukukunu da içine dahil ederek İslâmın bir bütün olarak hayata cevap olması amacı ile kaleme aldığı Muhakemat isimli eserine maksıdü'ş şeriaya vurguyla giriş yapar. O, Kur'an'ın maksadının dört olduğunu, bunların tevhit, nübüvvet, ahiret ve adalet olduğunu belirtir. Eserin ilerleyen bölümlerinde akideye tekabül eden nakil ve müktesebatın tevhid, nübüvet ve ahiret eksenli, beşerî ilişkileri düzenleyen nakil ve müktesebatın ise adalet eksenli ele alınıp ayıklanması ve yeniden yorumlanması gereğine değinir. Aynı metodu, İşaratü'l-İ'caz isimli, Fatiha Sûresi ile Bakara Sûresinin ilk otuz âyetinin tefsirine ilişkin eserinde de kullanır. Bediüzzaman Hazretleri Muhakemat isimli eserinde makasıdü'ş şeria dışında nakil ve müktesebatın ele alınıp ayıklanması ve yeniden yorumlanmasında ilmin ve aklın da bir unsur olarak kullanılması gereğine değinir. Ancak bu meseleye bir başka yazının konusunu teşkil edecek genişlikte olduğundan girmiyoruz.

MAKASID'IN TARİHSEL GEÇMİŞİ

Makasıdü'ş şeria elbette son asrın İslâm âlimlerinin farkına vardığı bir metot değildir. Esasen 14. Asırda Endülüs'te yaşayan eş-Şatıbi ismiyle meşhur olan İbrahim b. Musa b. Muhammed, kaleme aldığı dört ciltlik el-Muvafakat isimli kitabının bir cildini makasıdü'ş şeriaya ayırmıştır. Eş-Şatıbi burada şer'i hükümlerin konulmasındaki maksat ve amaçları bir bir ele alarak İslâm Hukukçuları için paha biçilmez bir kaynak oluşturmuştur. Ancak ne yazık ki eseri yüzyıllarca nisyana terk olunmuştur. Keza 18. Yüzyılda Hindistan'da yaşayan Şah Veliyyullah Dihlevi, yazdığı Hüccetullahi'l Baliğa isimli eserinde, "hikmetsiz hüküm olmaz" düsturundan hareketle ibadetleri makasıt esaslarına göre ele alıp söz konusu eşsiz eserini vücuda getirmiştir.

HUKUKSUZ MEDENİYET OLMAZ Son yüz yılı aşkın bir süredir hukuk sahasında yaptığımız tek şey Batıdan hukuk ithal etmektir. Hukuk ithali, teknik ithaline benzemez. Bilindiği gibi her hukuki kural esasen toplumdaki yaşayan ve yeniden doğan değerler ile adalet ilkesi baz alınarak oluşturulur. Sosyal olgu ve etik değer bunu gerektirir. Avrupa eksenli hukuk ve yargı reformu, tabiî olarak Avrupa'nın değer ve adalet anlayışının ithali sonucunu doğurmaktadır. Avrupa'ya karşı yenilmişlik duygusu toplumsal zihnimize "ne ki Avrupa'ya aittir o zaman doğrudur" algısını yerleştirmiştir. Bu algı sebebi ile Avrupa'dan gelen bütün değerler filtresiz olarak Ülkemize geçirilmekte, bu da bizi körü körüne taklitçi konumuna indirgemektedir. Oysa Seyit Hüseyin Nasr'ın da vurguladığı gibi, yapılması gereken Batı'yı körü körüne model almak değil, ders alınacak bir inceleme alanı olarak görmektir. Akıllı ve aydınca bir tavır bunu gerektirmektedir. Aramice'de medine veya medeniyet; bir mahkemenin yetki sahası içinde hukuka bağlı insan ilişkilerinin tezahür ettiği yer olarak tarif edilir. Günümüzde Müslümanların bir İslâm medeniyeti ideali varsa ki bence olmalı, o zaman İslâmî değerlere göre oluşturulmuş bir hukuku varlık sahasına çıkarmaları zorunludur. Geleneksel metotlarla sınırlı bir hukuk arayışının bize gelecek vaadetmediği genel olarak kabul görmektedir. O zaman yine kaynaklarımızda ipuçlarını yakaladığımız ilâve metotları devreye sokma vakti çoktan geldi. Batıyı taklitle ve oradan hukuk ithal etmekle yetinen bir görüntü sergilemek insanlığa farklı bir medeniyet sunma iddiasında olanlara yakışmıyor.

 

Nimet Demir Yazıları