22.06.2019
Evvela şunu söylemeliyim ki bu bir siyasi yazı değildir. Zaten siyasetin insanları ayrıştırdığı bir dönemde siyasi yazı yazmak ateşe körükle gitmek olurdu. Ayrıca beni tanıyanlar bilirler, 30 yıldır Lüleburgaz’da yaşıyorum ve hiçbir zaman herhangi bir siyasi oluşumla alakam olmadı.
Neden mi?
Çünkü bizde siyaset menfi bir şekilde cereyan etmekte ve insanları birbirine düşman etmek için kullanılmaktadır. Yanlış anlaşılmasın,seçim zamanı gidip herhangi bir partiye oy vermek vatandaşlık görevidir ve bunu ben de yapıyorum. Ama kesinlikle yapılmaması gereken şeyler var ki onlar yazının devamında ele alınacaktır.
Ey benimle aynı havayı soluyan, aynı topraklardan beslenen ve aynı bayrak altında gölgelenen vatanına aşık kardeşlerim!
Bu satırları karalamaktan tek amacım sizinle dertleşmek ve hiçbir ayırım gözetmeden aramızdaki sevgi bağlarını kuvvetlendirmektir. Bunu da ukalalık yapmadan bir sohbet havası içinde yapmak istiyorum. Çünkü ben kendimi herkesten ziyade nasihate muhtaç gören, kendisini bilgi yönünden son derece yetersiz kabul eden bir insanım.
Büyük Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’den bahsedeceğiz çünkü bugün onun fikirlerine çok ihtiyacımız var. Kendisi Fatih Sultan Mehmet’in torunu, 2. Bayezid’in oğludur. Aynı zamanda iyi bir şair olan bu büyük devlet adamının şöyle bir dörtlüğü var;
Milletimde ihtilaf-ı tefrika endişesi dostlar
Hatta guşe-i kabrimde bikara eyler beni
İttihadken savlet-i a’dayı def’e çaremiz
İttihad etmezse millet dağ-dar eyler beni
Yani;
Milletimde ayrılık ve bölünme endişesi dostlar
Kabrimin köşesinde bile huzursuz eder beni
Birleşmek iken düşmanın saldırısını def etme yolu
Birleşmezse millet bağrı yanık yapar beni .
Temel hastalığımızı doğru teşhis eden bu büyük devlet adamı önce ülke içinde birlik ve beraberliği sağlamış ve 8 yıl gibi kısa bir zaman içerisinde Osmanlı topraklarını 3.7 milyon kilometre kareden 6.5 milyon kilometre kareye çıkartmıştır. Ayrıca kendisinden sonra olacakları hissederek bu dizeleri dile getirmiştir.
Bizi bin yıldır savaşarak bu topraklardan atamayan amansız düşmanlarımızın en büyük silahları her zaman bizi birbirimize düşürerek zayıflatmak olmuştur. Bu amaçla cemaat, düşünce dernekleri, sendika, mezhepçilik, ırkçılık ve en çok ta particiliği kullanmışlardır. Karşılıklı suçlamaların ardı arkası kesilmemiş taraflar birbirlerini vatan hainliği, dinsizlik, gericilik, yobazlık ve çağ dışılıkla suçlamışlardır. Aslında global düşünüldüğünde ne gericilik vardır,ne de dinsizlik.Evet, biz büyük bir ülkeyiz. Tek tük de olsa radikal insanlar, hainler bulunabilir ama genelleme yapamayız. Partiler hakkında genelleme yapmak ta en azından insafsızlık olur. Ben acizane şöyle düşünüyorum.Nasıl olsa siyasi tartışmalardan sonuç alınamıyor. O halde bu konuları hiç konuşmayalım.Herkesin siyasi fikri içinde kalsın.Huzursuzluk tartışma ortadan kalksın. Seçimi de kim kazanırsa kazansın. Oyumuzu atalım ve Allah’a tevekkül edelim, olmaz mı? Ben gençliğimde şimdi esamesi okunmayan bir partinin aktif üyesiydim. Ne kavgalar, ne üzüntüler yaşadım. Ne zaman ki particiliği bıraktım, inanın huzura kavuştum ve herkesle dost oldum. Halen bir sağlık kuruluşunda müdür pozisyonundayım ve inanın kimin hangi partiyi tuttuğunu bilmem, bütün personelimi de ayırım yapmadan severim. İnanın böyle yaşamak çok daha güzel.
Ben genellemeyi müsbet manada yapanlardanım. Şöyle ki; Bu ülkede yaşayan herkesin kimliğinde T.C vatandaşı ve Müslüman yazıyor ya benim için bu yeterlidir. Kimsenin kalbini bilemeyiz. İman kalplerde olur ve onu da ancak Allah bilebilir. Bize düşen zahire göre karar vermek ve insanlara ona göre muamele etmektir. Bu ülkede de zahire baktığımızda herkesin dine hürmetkar ve vatanına bağlı olduğunu görürüz(istisnalar kaideyi bozmaz!). İslam dini bin yıldır bu milletin bedeninin zerrelerine kadar nüfuz etmiştir, o kadar ki Müslümanlıktan çıkan Türklükten de çıkar. Yani DİNSİZ MİLLET OLMAZ. O yüzden bu ülkenin insanı dinine laf ettirmez.
Burada çok önemli bir konuya açıklık getirmemiz gerekiyor. Din herkesindir! Bir partinin veya zümrenin değildir. Hiç bir siyasi parti "Biz daha dindarız, dine en çok biz hizmet ederiz" diyemez. Böyle bir söylemle ancak dini siyasete alet etmiş olur ki bunun vebali çok büyüktür. Zaten düşünülecek olursa bugünün siyasetinin amaçlarının da, araçlarının da dinle alakasının olmadığı görülecektir. Yani en doğrusu yüce dinimizi bu işlere hiç karıştırmamak, dine hürmetkar olmak ama dini argümanları siyaset malzemesi yapmamaktır. Particilik yapanlar ekonomiyi daha iyi bildiklerini, büyük yatırımlarla ülkeyi kalkındıracaklarını, rüşveti ortadan kaldıracaklarını (bu güne kadar olmadı ya neyse!) v.s söyleyebilirler ama bunu da kimseyi karalamadan, kimseye hakaret etmeden yapmak zorundadırlar.Siyaseti duygusallıktan çıkarıp teknik bağlamda yapmak sürtüşmeleri illa ki azaltacaktır. İnsan odaklı siyaset yapmak, yani insanları kötülemek veya putlaştırmak son derece yanlıştır,ayrıca bunları yapmanın hiç de sevabı yoktur.Bilakis çoğu zaman günah olma ihtimali çoktur.
Evet kardeşlerim!Bin yıldır bizimle savaşan haçlı güruhu şimdi bize dost olmadılar.Hiçbir zaman da dost olmayacaklar .Bakın PKK-YPG-PYD terör örgütüne kaç bin tır dolusu silah verdiler,ne için acaba?Daha dün ülkemizi bölmek için ihtilale kalkışan FETÖ terör örgütünü hala bağırlarına basmıyorlar mı? Neden acaba? Maalesef etrafımızdaki çember giderek daralmaktadır. Tek çaremiz Çanakkale savaşındaki gibi, İstiklal savaşındaki gibi omuz omuza vermek, kırgınlıkları unutmak ve birbirimizi sevmektir.Yoksa bu millete ve bu ülkeye yazık olur.
Sizlere en derin sevgilerimi takdim ederek sözlerimi noktalıyor ve sizler için Allah’tan sağlık, selamet, emniyet ve hürriyet diliyorum kardeşlerim.