Bir grup aktivist bir siyasî partinin desteği altında 11 Eylül’de İstanbul Kartal Maltepe’de “aşı karşıtları”nı buluşturan bir miting düzenlemeye karar vermiş. Kendilerine göre amaçları da yöntemleri de doğru.
Ne yapmaları lâzım?
Tertip heyetini kurup kaymakamlığa başvurup niyetlerini belli ederek “bilgi vermeleri” ve güvenlik tedbiri alınmasını istemeleri lâzım.
İzin almaları lâzım mı? Hayır.
Anayasa 34 açık: “Herkes, önceden izin almadan, silâhsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. ./. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. ../.. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usûller kanunda gösterilir.”
Yani toplantı ve gösteri yürüyüşü “önceden izin alınmadan” yapılabilecek bir faaliyettir.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu da açık. Devletin “görevini” açıklıyor. Yetkisini değil.
Devletin görevi “tedbir almak” ve ön açmak. Başka bir yetkisi ya da görevi yok. Ve görevleri arasında “izin vermek” ya da “vermemek” yok.
Devlet, sadece bir defaya mahsus olarak erteleme isteyebilir. Bu düzenlemenin de mantığı ve gerekçesi gayet net:
“Sizin istediğiniz günde sizin buluşmak istediğiniz yerde sizin ve katılımcılarınızın güvenliğini sağlayabilmek için yeterli tedbiri alamayabilirim. Bana bir fırsat verin, günü değiştirelim ki sizi daha iyi koruyabileyim.”
Bir de 17. maddeye göre “vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir.”
Ama AKMHP ülkesinin yazısız anayasası böyle yazmıyor.
“Ey kaymakam, istediğine istediğin kadar ve istediğin şekilde izin verebilirsin, istediğini de izin vermeyerek engelleyebilirsin” diyor.
Maltepe Kaymakamlığı’nın açıklaması tam da bu üslûba sahip. “İzin vermek”ten bahsediyor. Şöyle:
“Kaymakamlığımıza yapılan başvuruya; toplu yapılacak etkinliklerin Covid-19 virüsünün bulaş riskini arttıracağı ve salgınla mücadele çalışmalarını olumsuz yönde etkileyebileceği değerlendirilerek izin verilmemiştir.”
Ardından İstanbul Valiliği olaya dahil ve müdahil oluyor ve daha dikkatli bir dil kullanarak, korona tedbirlerine uyulması kaydıyla “uygun görülmüştür” diyor.
İlginçtir, medya, sosyal medya ve hatta bazı miting organizatörleri bile süreçte yaşananları “izin aldık”, “izin vermediler” gibi kelimelerle anlatıyor.
Biz ise bu dile alışmayı reddediyoruz.
“Devlet başımın tacı, dili kalbimin ilâcı” diyenler yüzünden bu hale geldik.
Oysa “devlet hizmetkârımdır, gölge etmesin başka ihsan istemez” diyeceğiz ki devleti hizada tutalım ve yerli yerine oturtalım.
Yoksa devlet yetkisi kullananlar sınırını aşıyor, şımarıyor, jakobenleşiyor ve tepemize çıkıyor.
|
Prof. Dr. Ahmet Battal |
Sitemizdeki yazıları |
|
Prof. Dr. Ahmet Battal |
Sitemizdeki yazıları |