Ceza ve infaz sistemleri
Bu günlerde bazı İslâm ülkelerindeki idamlar ve diğer ceza hukuku uygulamaları yeniden gündemde. Biz de tartışmalara “bilgi” ile iştirak edelim.
Hak eden bir suç için, âdil bir yargılama sonunda, Hak namına verilmek ve Hak namına infaz edilmek kaydıyla, idam, adil bir cezadır.
Prensip olarak “en ağır suça en ağır ceza”yı vermezseniz, adalet, gömleğin birinci düğmesinin ikinci iliğe iliklenmesi gibi, eksik ve topal olur.
Adam öldürmenin cezası idam:
Kan dâvâsını bitirmek ve intikam duygusunu tatmin etmek istiyorsanız, haksız yere öldüreni adilâne öldürmelisiniz. Zira hayat-ı ebedînin varlığına inananlar için, ölümü ölümle karşılayan kısasta “hayat vardır”.
Sebepsiz yere öldüren adilane bir biçimde ve Hak namına öldürülmezse; öldürülenin yakınları, intikamlarını, ya öldürenden, ya onun yakınlarından ya da—dolaylı biçimde—bizzat toplumdan alır. Öldürür de öldürür.
İdamın infazı biçimine gelince,
İdamın en iyisi en az işkence çektirenidir, denilir.
Oysa biliyoruz ki; ne zaman öleceğini bilen, o vakit gelinceye kadar her gün-her an, mütemadiyen ölür, dirilir ve bir daha ölür. Ona bundan büyük işkence yoktur.
Tarihte denenmiş; idama mahkûm olana, infazda acı çekmesin diye “beraat ettin, hadi serbestsin” demişler ve zindandan çıkarken tek kurşunla öldürmüşler. Ama “haince” olduğu için kısa sürede bundan da vazgeçmişler.
Ölenin nasıl öldüğünün, ölen için hiçbir anlamı yoktur. Onun için önemli olan, idamın onun bedenindeki değil vicdanındaki etkisidir.
Ceza ve vicdan ilişkisi:
Hükmen idama giden bir mü’min için önemli olan, kendi vicdanına göre ölümü hak edip etmediğidir.
Mahkûm, vicdanında ölümü hak ettiğine inanmışsa, “beni Hak namına öldürün ki ahirete temizlenerek gideyim, nasıl öldürüleceğim ise kalanların bileceği iştir” der.
Ahirete inanan bir idam mahkûmunun vicdanı ölüm cezasını hak etmediğine inanıyorsa, “Seni nasıl öldürelim?” diye sorduğunuzda, “Beni öldürmeyin de nasıl öldürmezseniz öldürmeyin, ama öldürürseniz de benim bedenimden önce sizin vicdanınız ölecek” diyecektir.
Ahirete inanmayan idam mahkûmuna gelince; vicdanı idamı hak ettiğini kabul etse dahi, ebedî yokluğa gidiş mânâsına gelen idamı bütün varlığı reddeder.
İdamın kalanlara etkisi:
İslâm hukuku ve kısmen ABD hukuku, cezaların toplumun intikam duygusunu tatmin edici etkisine, en az suçluyu ıslâh edici ve potansiyel suçluları caydırıcı etkisi kadar önem veriyor.
Oysa kıt'a Avrupası’nın, hümanizmden etkilenmiş olan ortak hukuk sistemi, bireyin ve toplumun intikam duygusunu önemsemiyor.
İşte bu sebeple Avrupa, “ıslâh edici olmadığı” gerekçesiyle idamı reddediyor.
|
Prof. Dr. Ahmet Battal |
Sitemizdeki yazıları |
|
Prof. Dr. Ahmet Battal |
Sitemizdeki yazıları |