Dünyanın, neredeyse hiçbir ülkesindeki siyasi rejim bir diğeriyle örtüşmez. Benzer noktaları olduğu gibi ayrıştığı noktalar da vardır. Siyaset bilimcileri belli kıstasları göz önünde tutarak tasnif etmeye çalışırlarsa da çoğunlukla tümüyle örtüşen iki ülke olmaz.
Cumhuriyet, Monarşi, Aristokrasi, Demokrasi, Parlamenter sistem gibi tasniflerin yanında Kuvvetler ayrılığı, kuvvetler karışımı, kuvvetler işbirliği tasnifleri de siyasi analizlerde yerini alır.
Türkiye, bu tasniflerde şekli bakımdan Cumhuriyet, nitelik bakımından Demokrasi, kuvvetler (erkler) açısından kuvvetler ayrılığını benimsemiş ülkeler arasında sayılır.
Bir devletin eylemleri, görevlerini genel olarak üç ana bölümde incelemek mümkündür. Yasama, Yürütme Yargı.
Demokrasi dışı rejimlerde egemen kişi veya grup bu erkleri bizzat veya tayin ettiği kişiler tarafından kullanır. Demokrasilerde ise egemenlik halkındır ve halk da bunları bizzat kullanması mümkün olmadığı durumlarda temsilcileri aracılığıyla kullanır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 6. Maddesinde “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” demektedir.
Yetkili organlar ise;
madde 7 de “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir”
madde 8 de “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir”
madde 9 da “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” cümleleriyle belirgin hale gelmiştir.
Türkiye cumhuriyeti bir demokrasi ise kendi adına hareket edecek organları halkın ya bizzat seçmesi ya da kendi seçtiği temsilcileri, vekilleriyle aracılığıyla seçmesi gerekmektedir.
Halk, kendisine ait Yasama yetkisini kullanacak olan TBMM üyelerini 4 yılda bir seçmektedir.
Yürütme yetkisini kullanacaklardan biri olan Cumhurbaşkanını 2007 yılında yapılan anayasa değişikliğine kadar TBMM seçmekteydi.. Yani halka ait bu yetkiyi, halkın temsilcisi sıfatıyla meclis yerine getirmekteydi. TBMM bu yetkisini asıl sahibi olan halka iade etti. Son değişiklikle Cumhurbaşkanının halk seçecektir.Şu an görevde bulunan Cumhurbaşkanı, TBMM ce seçilmiştir. Halk henüz kullanmadığı bu yetkiyi kullanması halinde doğrudan demokrasiyle, kendini idare edecek olan devlet başkanını kendisi seçmiş olacak.
Yürütme yetkisini kullanacak organlardan ikincisi olan Bakanlar Kurulu ise Cumhurbaşkanı tarafından TBMM içinden atanan Başbakanca belirlenen bakanlardan oluşmaktadır. Bu atama ile göreve başlayan bakanlar kurulunun göreve devam edebilmesi için 10 gün içinde TBMM den güvenoyu alması gerekmektedir.
İdarenin başı olan Cumhurbaşkanını seçen, İdarenin ikinci organı olan Bakanlar Kurulunu onayan TBMM nin bu faaliyetleri YASAMA erkiyle izah edilemez. Olsa olsa halkın seçilmiş tek temsilcisi, vekili olma sıfatıyla hareket ettiğini gösterir.
TBMM nin, İdarenin başı olan Cumhurbaşkanını seçmesini, kurulun başı olan Başbakanın TBMM'nin içinden seçilmesi şartı olan Bakanlar kurulunun güven oylamasını kendisinin yapmasını, kuvvetler ayrılığıyla izah edemeyenler, ülkede tam bir kuvvetler ayrılığı olmadığı, yumuşak bir kuvvetler ayrılığı olduğunu beyan ediyorlar.
Hâlbuki halkın nezdinde 4 yılda bir yapılan TBMM seçimlerinde milletvekilleriyle birlikte belki daha da öncelikle Başbakanı seçtiğini düşünmektedir. Geleneklere göre en çok oyu alan, en çok milletvekilini çıkaran partinin başkanı Başbakan adayıdır. Halk, mitinglerde kendi liderini “Başbakan” diye alkışlar. Oyunu kullanırken sadece milletvekillerini seçer gibi değil ülkeyi idare edecek başbakanı ve kadrosunu belirler gibi davranır.
İşte bu halkın aslında her yönüyle kendisini temsil edecek temsilcileri seçme iradesidir. Asla “sadece yasama organının temsilcilerini seçme” iradesi yoktur.
Anayasa ve yasalarda yazılandan çok halk nezdinde ve uygulamada görülen şey halkın elinde bulunan egemenliği, bunun içerdiği kuvvetleri kullanması için temsilcilerini seçmektedir. Yukarıda bahsedilen ve yasama erkiyle izah edilemeyen hak ve yetkilerin izahı TBMM nin sadece yasama erki olmadığı ama halkın temsilcisi sıfatıyla zaten elinde bulunan yasama erkini elinde tuttuğu, yürütme erkini ise (güvenoyu vererek veya vermeyerek kendi onayına tabi tuttuğu) bakanlar kuruluna devretmesidir. İdare kendisinden güvenoyu alarak vazifeye başlayacak, yanlış yapması halinde güvenoyu alamayarak görevden uzaklaşacaktır.
Yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanacak olan bağımsız mahkemelerin seçimi ve tayininde ise halk veya temsilcilerinin (temsilcisi sayılan Cumhurbaşkanının atamaları hariç) herhangi bir katkısı yoktur. Egemenliğin ihtiva ettiği kuvvetlerden yargılama erki de halk tarafından veya halkın seçebildiği tek temsilci heyeti TBMM tarafından tayin edilmelidir.
Eskiden TBMM nin seçtiği, son değişiklikle halkın seçeceği “Cumhurbaşkanının Yargı ile ilgili görevlerinin” belirtildiği Anayasanın 104. Maddesinde “Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini” Cumhurbaşkanının seçmesinden bahsedilmektedir.
Bu maddeler, katı bir kuvvetler ayrılığını savunanlarca Yürütmenin Yargıya müdahalesi olarak tenkit edilmektedir. Hâlbuki Egemenliği elinde bulunduran halkın temsilcisi olan TBMM ce seçilen Cumhurbaşkanına bir yetki devridir. Anayasayla cumhurbaşkanına verilen yargı mensuplarını atama yetkisi Cumhurbaşkanını halkın seçmesi halinde de değişen bir şey olmaz. Zira Cumhurbaşkanını da halk seçmiştir. Artık halk, Cumhurbaşkanını temsilcileri yani TBMM eliyle değil doğrudan kendi eliyle seçmiş ve yargı mensuplarını da atama yetkisini vermiştir. Cumhurbaşkanına verilen Yargı atamaları yetkisi tadat edilmiştir, sayılıdır. Esas yetki halkın veya temsilcisi olan TBMM’nindir.
Halk tarafından seçilmiş tek meclis olan TBMM halkın tüm yetkilerini haiz olmalıdır. Yukarıda izah ettiğimiz şekilde aslında tek yetkili olup yasama yetkisini elinde tutması izahını uygun görmeyip, Anayasa da TBMM nin Yasama organı olarak belirtilmiş olması sebebiyle TBMM nin sadece yasama organı görülmesi halinde bir temsil boşluğu oluşacaktır. Ya seçilmiş tam yetkili bir temsilciler heyetiyle birlikte ayrı bir yasama organı Ya da tek seçimle tam yetkili meclisin aynı zamanda yasama görevini de üstlenmesidir. Kanaatimizce bu daha kolay, daha ekonomiktir. Şu ana TBMM de bu fonksiyonu ifa etmektedir. Halkın seçtiği tek heyet olan TBMM sadece yasama organı değildir, halkın tam yetkili temsilcisidir ve öyle olmalı, öyle davranmalıdır.
Sitemizdeki Yazıları |
Yazarın diğer yazıları için ziyaret edebilirsiniz. |
Sitemizdeki Yazıları |
Yazarın diğer yazıları için ziyaret edebilirsiniz. |