20.01.2024 - İzmir
Bana bir masal anlat şöyle uzun soluklu.
Kestirmeden gitme hemen, hemen bitmesin.
Uyusam bile devam et, ninni olsun bir meleğin kanadında, gönlüm doysun.
Bir masal, meselâ dünden gelen. Ne bileyim biraz içindeki çocuğu
seveyim. O şimdi boynu bükük kalmıştır,kim bilir hangi çağın hasreti
koynuna sığınmıştır. Kimsesiz kalıp sarılmıştır yokluğa.
Bana o çocuğu anlat, sen anlatırken bükülen dudaklarına bir kuş konsun
meselâ.
Gülsün be gülsün, ne olur?
Uzun yoldan geldim biraz belim büküldü ama bileğimi bükemediler ne
haber?
O yolu anlatsana,hadi hadi söz uyumam. Dört gözle, dört kulakla dinlerim
ama kandırmadan olur mu , hım?
Gözlerindeki ışığı da anlatabilirsin ne olacak ki yine dinlerim.
Nereden geliyor bu şevk, yıldızlardan deme bak, hani kandırmaca yoktu?
Yanına sokuldum bekliyorum anlatsana.
Bir de hani senin uzay masalların vardı, küçükken ne de tatlı
anlatırdın.
Bilmem hangi gezegenin maskeli süvarisi...
Bilirdim elbet bilmem mi? O minik aklımla bilirdim masal anlattığını
ama, sen anlatıyordun o yüzden çok güzeldi. Gerçeğine değişmezdim.
İşte öyle, geçmişteki bugünü anlat. Olsun biz büyüsek de onlar öylece
kaldılar, onlar hâlâ çocuk.
Bir masal anlat yeter ki, ben dinlerim.
Sen masalcı, ben gözlemci.
Bir cenin gibi kıvrıldım, açım ve kimsesiz ve karanlık. Biraz korkuyorum
galiba, elimi tut arada.
Anlat, ruhumu doyur, bana hayatı anlat öğreneyim.
Korkacak bir şey yok bak yanındayım, de. Endişelerimden kurtar meselâ.
Kelimelerin, güneşin ilk ışıklarının renkli iplikleriyle tenimize
dokunsun.
Bir altın varak gibi bize sarılsın, biz birer biblo olalım.
Görenler şaşırsın "oo ne işçilik var" diye sanatçıya övgüler yağdırsın.
Nereden bilecekler?
Biz için için gülelim.
Sen anlat, o masal ben olurum.
Sen anlat, ben o yollardan giderim.
Sen anlat, gözlerim kapanmadan...
Gözlerim... Kapanmadan ...