10.10.2023 - İzmir
Koca yaz geçti, geçmez sanıyordum. O ne sıcaktı yahu ne duş, ne
fırfırik ne de klima bana mısın demiyor.
Allah Allah, bütün hıncıyla tepemizden dökülüyor.
Zaten pandemi mezaliminden yeni çıkmış şaşkın tavuk gibi dolanıp
dururuz, amaçsız ben neredeyim diye sormayı düşünemezken vallahi yaktı
geçti. Bu yıl deniz nedir bilmeden,evde beş adımlık balkonda, gölgede
Arap olduk hiç sorma.
Sizin oralar nasıldı bilmem, bizim memleket hâlâ sıcakmış. Şimdi, yandık
deyince onlara küfür gibi gelir. Ne diyeyim haklılar, biz kırk derecede
yandım Allah derken onlar altmış derecede oh oh ne kadar da serin
demeyecekler herhalde. Neyse hıh sustum.
Sözü uzattım de mi? Halbuki öylelerine de kızarım he. Hişt sesini
çıkarma toparlıyorum işte.
Bitmez dediğimiz her şey gibi yaz da geldi geçti. Bizde iki izi var,
biri gön karası diğeri öksürük.
Suya gir çık klimanın karşısında otur, ne olur bronşit tabii. Yahu o da
geçiyor geçsin varsın, bu çark dönmeye devam ettikçe yine gelir, bahar
da yaz da kış da yeter ki sağ olalım. Biliyor musun vücudumuzun kimyası
da her mevsimde değişiyor.
Kışın biraz depresyon kokar, ilkbaharda mayışırız yaza hazırlık olsa
gerek miskin uyuşuk bir ruh halinde olur, yazın sorumluluklardan bir
nebze uzaklaşır aslan kesiliriz. Tutmayın beni havaları bütün kış
hayalini kurduğumuz tatile çıkar çılgınlar gibi dağıtırız. He yav benden
sonra kıyamet dercesine. Şaşkın kendine gel bakalım, daha yolun
başındasın kim bilir kaç devir dönüp duracaksın dolap beygiri gibi. Evet
biraz kaba oldu ama gerçek bu.
Gün gelip Eylüle dayanınca iş değişir.
Baharda nasıl mayışıyorsak, Eylülü beklerken bütün antenler açık, ah bir
gelse de neler neler yazarım, diyen bir ruh haline bürünürüz nedense.
Halbuki yıl oniki ay, neyi bekliyorsun, Eylüle çıkacağın garanti mi?
Bir sözün varsa söyle, planın varsa uygula, alacağını tahsil et,
vereceğini ver. Dokunmak istediğin bir yürek gönül ya da insan varsa
dokun korkma. Kim bilir belki de o çok geç kaldığın uzak sandığın
burnunun dibindedir. Beynindeki mesafeyi sil, aslı rücu edecektir.
Doğrudur ay'ın çekim gücünün dünyayı etkilediği inkâr mi edelim yani,
eskiler buna cazibe demişler. Şimdi efendim Araplardan gelme bir sözcük
diyeceksin de, unutma o coğrafyalar, doğu da batı da bizimdi, o
milletlerin hepsi bize boyun eğdi mi, eğdi. O zaman problem yok.
Evrendeki her zerre birbirini etkiler, ormanı düşün nasıl ki her şey
birbirini tamamlar ve etkilerse öyle.
Evrenin bir kozmosu var biz de içinde zerreler, nasıl etkilenmeyelim ki?
Böylece her durumda bizler de savrulup dururuz. Bu arada şiirler
nasibini alır, yürekler dalgalanır durur.
Sanırım ki Eylül aşkın depresyona döndüğü geçiş zamanı. Kimi üreterek
kimi melankoliye bağlayarak geçer bu köprüden.
Her seferinde ilk kez oluyormuş gibi taptaze heyecanlar hem bedenimizi
hem de ruhumuzu sarıyor. Her seferinde biz de yenileniyoruz hücreler
gibi. Tek düze olsaydı hayat nasıl olurdu? Her gün baklava yemek gibi
ama bir zaman sonra bıkar insan. İsrailoğulları nasıl bıkmıştı hatırla.
Duygular insanı tetikliyor, daimi bir yenilik.
Haydi kendini yenile, boşver geçmişi sat gitsin, zaten gitmiş. Ümit et
her daim. Her daim kapıdan bir güzellik girecekmiş gibi yaşa ne
kaybedersin. Yorma kendini içini hoş tut.
Hoşça bak zatına, kendini ağırla, senin yoldaşın yine sensin.
Gönül kapını açık tut her an bir sürprizle karşılaşabilirsin. Neden
olmasın son zamanlarını neden güzel geçirmeyesin ki?
Düşünsene son anını yaşıyorsun bir bahçedesin , Eylülmüş hem de,
yanındaki güzeller güzeli sana bir şeyler anlatıyor,sen kalbine
yazıyorsun. Öyle güzel konuşuyor ki ruhunun ona aktığını hissediyorsun,
bu anlar sonsuza kadar sürsün diye içinden dua ediyorsun.
Hafif bir esinti çıkıyor, ona biraz daha sokuluyorsun.
Ellerini tutuyor; " üşüdün mü?" " gidelim mi?"
Sana sonsuzluk gibi gelen gözlerine bakıyorsun aşkla;" evet" "
gidelim"...
Allah'ın huzuruna huzurla gitmek, açılan perdelerin ardını zevkle
seyretmek muhteşem olmaz mıydı?
Bir Eylül'de mesela, Aşk'a kavuşmak... Vuslat...