06.06.2006 - Yeni Asya Gazetesi
Dörtbir yanımızdaki insanlar ve hatta içimizdeki ses, bize başarıyı hep aynı şekilde tanımlıyor, kabul ediyorum. “Başarı, hedeflediğin sonuca ulaşmaktır” diyorlar ısrarla bize. Ve biz de ne yazık ki, mutluluğumuzu bu şekilde tanımlanmış bir başarıya bağlıyoruz. “Ancak hedeflediğim sonuca ulaşırsam, mutlu olabilirim” diyoruz.
Başarıyı en çok engelleyen faktörlerin başında, başarıyı takıntı haline getirmek yer alıyor, biliyorsundur belki. Elbette ki, kazanmaya inanmalıyız, elbette ki başarmak için elimizden geleni yapmalıyız. Ama “Kazanmaktan ve başarmaktan başka çarem yok” takıntısı, beraberinde “Ya kazanamazsam?” kaygısını da getirecektir.
Kendisine bir hedef belirleyip bu hedefe ulaşmak için çabalayan tek canlı türü sadece biziz. Hedefine ulaşamamaktan dolayı ruhu cenderelerde sıkılan tek canlı türü de maalesef biziz. O halde, stres ve kaygıdan uzak bir şekilde, hedefimize yürümek asıl hedefimiz olmalı değil mi?
“Üniversite sınavına hazırlanan öğrenci, dünya olimpiyatlarına hazırlanan bir sporcuya benzer” diyor bir psikolog. “Bilinmesi gerekir ki olimpiyat için bütün rakipleri de hazırlanmıştır. Finalde kupayı alacak oyuncu kaygılardan arınmış, kendinden emin, bütün endişelerini bekleme odasına almış, bütün olumsuz duygu ve düşünceleri çöpe atmış sporcu olacaktır.” Psikolog, sözlerini şöyle bitiriyor: “Üniversiteyi kazanmak isteyen öğrenci de elimden geleni yaptım, bundan sonrası takdir diyerek sınava kadar stresten uzak durmalı, kendini kazanacağına inandırmalıdır.”
Evet, elimizden geleni yapmalı, ama ötesini bir takıntı haline getirmemeliyiz.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |