10.3.2005 - Yeni Asya Gazetesi
Âlem varlığını söze borçlu. Yokluk varlığa, karanlık nura sözle değişti ve o “Ol!” sözüdür ki şu âlemi vücuda getirip bizi hayrette bıraktı.
Kudretli ve iradeli ilâhî sözle var edilen âlemin kendisi nakışlı ve sanatlı sözcüklere dönüştü; şuur sahiplerine hitap oldu. Öyle bir bütünlük içinde söylendi ve yazıldı ki âlem, anlayanlara kitap oldu. Kâinat kitabının –bahar gibi– tek bir satırındaki sözcükleri anlamak için zihinler seferber oldu, anlatmak için binlerce kitap yazıldı.
Varlık söz olup onu vareden Rabbine seslendi. Her ihtiyacı, her arzusu dua sözcükleri gibi semaya yükseldi. Âlemlerin Rabbi, bu dua sözcüklerine nimetleriyle, hediyeleriyle mukabele etti. En küçük canlının seslenişini bile cevapsız bırakmadı. Onlara fiilen ve halen konuştu. Arıya konuştu, ona bal yapmasını öğretti.
Ve insan varlığa söz için buyur edildi. Söze muhatap olması, sözden anlaması, söze sözüyle mukabele etmesi için var edildi. İnsanın özüne dokunan hikmet ve kudret kalemi, onda hitap çiçeğini açtı. İnsanın et ve kemikten yapılma katı ve maddî başında, mânâyı anlayabilen, görünenden görünmeyene yol bulabilen, hayattar beyan çiçeği filizlendi.
“Ol!” sözünün Sahibi, insanı sözsüz bırakmadı. Âlemi izah etmek, Kendini tanıtmak ve sevdirmek için, insana sözüyle yaklaştı. Ezelî Sözünü, en berrak, en safi ve en emin kalbe, kalb-i Muhammedî’ye nakşetti. Kâinat, bu Sözle Muhammed’in gözünde Rabbini söyleyen âyetlere dönüştü.
Ve söz, ümmî Muhammed'i (sav) Ezelî Söz’ün sözcüsü eyledi. Hakikat talipleri bu sözcünün sözlerinden –bazen susmasından– Rablerinin rızasına giden yolu bulmaya çalıştı. Onun her hali, her tavrı, Rabbini anlatan sözcükler oldu. Ama en güzeli, Muhammedî kalbin dilinden çıkan Cevşen duasıydı. Cevşen, âlemlerin Rabbine karşı söylenen en güzel insan sözü olarak kıyamete kadar inananların virdi oldu.
Ezelî Söz, Muhammed’in (sav) dilinden sonsuza kadar uyanık kalblere kâinat kitabının anlamını ve sırrını beyan etti. Bir taraftan, en sıradan insanın kulağına bile mucizeliğini tasdik ettirirken, diğer taraftan binlerce âlimi kendine âşık etti. Âlimler gönüllerini ve ömürlerini onu anlamaya adadı. Birkaç cümlelik Fatiha sûresinin sonsuz sırlarını anlatmak için binlerce eser yazıldı. Her mizaçtan, her meslekten, her meşrepten insan bu Ezelî Söz’e kulak kesildi ve onda matluplarını buldu. İlâhî Söz, akıl ehlinin aklını feth, kalb ehlinin kalbini mestetti. Kimi, Nebi’nin bir sözünü ondan duyandan duymak için aylarca seyahat etti. Kimi Ezelî Söz’ün şerefini korumak için canını, kimi de onun hikmetlerini ve sırlarını açıklamak için hayatını feda etti.
Biz söze tutkunuz. Bizi kâh hayrete, kâh aşka düşüren söze... Kâinat ve Kur’an hitabının bir harfi, uğrunda kırk yıl köleliğe değecek kadar değerlidir gözümüzde. Ondandır ki, adı Sözler olan eserler kalbimize her şeyden çok yakındır. Sözler bizi Ezelî Söz’e yakın eylediği için güzeldir. Sözler, söyleyenin ifadesiyle, Ezelî Söz sayesinde güzelleşmiştir. Ve o güzelliği sayesinde okuyanı güzelleştirir, sözünü özüne uygun eyler.
Sözler’in içindeki sözcükler Ezelî Söz’ün semasına yükseltir akıl ve kalbimizi. Görünen âlemi, görünmeyen âlemin diline ve hakikatlerine alfabe kılar. Herşeyi anlamlı bir bütünün parçaları olmak üzere harfleştirir. Varoluşu bir kitap ve Kur’an’ı bir hitap olarak şuurla okumamıza ve dinlememize vesile olur. Bizi Ezelî Mütekellim’e muhatabiyete hazırlar…
Sözler ve içindeki sözcükler, birer cevher olarak, hâlâ keşfedilmeyi, değerlendirilmeyi bekliyor. Sözleri ve sözcüklerini ne kadar tahlil etsek, ne kadar konuşsak azdır.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |