30.04.2005-Yeni Asya Gazetesi
Batıdan etkilendik, hem de fazlasıyla etkilendik. Ancak, Batının bizi asıl etkilediği yer ne hamburger yediğimiz “fastfood” restoranları, ne içtiğimiz kolalar, ne de üzerimizde ya da ayağımızda taşıdığımız giysiler ve ayakkabılar...
Batı bizi en fazla yüreğimizden yakaladı ve yaraladı.
Dünyayı kurgusal olarak ikiye ayırıp, diğer yarıyı “öteki”leştirirken; dahası öteki’nin kendisinden geri, aşağı ve gelişmemiş olduğunu varsayarken, biz de bu paradigmayı öpüp başımıza, hatta yüreğimize koyduk.
“Biz adam olmayız” özgüvensizliğinin ve ümitsizliğinin nesillerdir Müslüman yüreklerde kol gezdiği bir gerçek değil mi?
Batının ruhumuzdan çaldığı ilk şey, ümidimizdi. Diğerlerinin onu izlemesi zor olmadı. Biz, biz’e bizim dışımızdakiler tarafından biçilen tanıma ve konuma razı olduk. Öteki olmayı kabullendik; sonra ötekisi olduğumuz kimliğe soyunduk. Batılılaşmaya çalıştık. Nafile bir çabaydı; bir erkeğin etek giymeye, bir kartalın tavus kuşu gibi görünmeye çalışması kadar da saçma ve acı bir çaba!
Ümit besleyebileceğimiz rahmeti unuttuğumuz için, rahmet de bizi unutmuş görünmüyor mu? Geleceğe coşkuyla, ümitle, heyecanla bakamıyor oluşumuz; kendimize bir türlü güvenemeyişimiz bunun delili değil mi?
Bir ileri-iki geri
Batı ileriydi, biz ise geri; o halde biz de ilerlemeliydik. İki yüz küsûr senedir, adımlarımızı başkasının yürüyüşüne uydurarak ilerlemeye çalışıyoruz. Ama bırakın ilerlemeyi, yürüdüğümüz bile şüpheli. Yürürken bolca düşünme ve soru sorma imkânı bulur insan. Biz mi geriydik, yoksa Batı mı fazla ileri gitmişti? Ruhunu yetim bırakıp bedenini tapınak eylemek, ilâhî rahmet ve kudret tarafından âhirette vaad edilen cenneti yeryüzünde kendi kuvvet ve bilgisiyle inşaya kalkışmak, ihtiyaçlarını değil, arzu ve tutkularını tatmini hedeflemek, ihtiyacından fazlasını üretirken gücünün yettiğini sömürmek, zahiren görkemli ve gözalıcı ürünlerine kan ve hakkı ödenmemiş alınterini katmak ilerleme sayılabilir miydi? Hem her fazlalık bir eksiklik değil miydi? Sormadık.
“Yükselen değerler”imiz hayli zamandır değişmiş durumda. “Daha fazla,” “daha hayırlı”nın yerini çoktan aldı; verimlilik bereketin, hırs kanaatin, şikâyet şükrün... Bir insanın yeryüzünde izzeti ve namusuyla yaşaması için yetecek dört temel ihtiyaç çoktan unutuldu, onun yerine “olmazsa olmaz” yüzlerce şey geçti. Aldandık.
Aslında, içten içe, eleştirdiğimiz Batı’nın konumuna taliptik; hükmedilen değil hükmeden olmak istiyorduk. Ne yazık ki, mensubu olduğumuz semavî dinin dengeyi, kıst’ı, hak ve hakkaniyeti, dünyayı dine ve ahirete araç eylemeyi emreden ilkelerini değil; Müslümanların başkasınınkiyle kıyasla ölçülebilecek dünyevî başarısını hedefledik. Biz bir kuştuk; göçteydik, zayıf düşürdüğümüz din ve âhiret kanadımız olmadan dünyada bile yol alamıyorduk. Anlamadık.
Müslüman bir halkın hükümeti nükleer bomba imal ettiğinde sevindik. Cirosu onlarca Müslüman ülkenin toplam bütçesini aşan çokuluslu şirketler gibi şirketler kurmayı düşledik. Halbuki, o gibi şirketler “öteki” halkların çocuklarının ve kadınlarının “ucuz” alınterinin zalimce kullanılmasıyla o konuma düşmüştü. “Onlar” gibi olmaya yönelik her girişimimiz bizi biz olmaktan çıkaracaktı. Fark edemedik.
Ayağa kalkacağımız yer ancak düştüğümüz yer olabilir. Kaybettiklerimizi sırasıyla yeniden keşfetme vaktimiz geldi de geçiyor. Öyleyse, önce, yaralı kalblerimize şifa, susuz ruhlarımıza ab-ı hayat olan rahmetten ümit beslemeyi öğrenmeliyiz.
İlerlemek mi, yükselmek mi?
Herşeyden önce, kavramlarımızın namusunu korumamız gerekiyor. Osmanlıca’daki “terakki” kavramının bugünkü karşılığı yatay düzlemde yol almayı ifade eden ilerleme değil, dikey boyutu öne çıkaran “yükselme”dir. Yükselmek, meselâ bir kuşun uçarak yükselmesi gibi, aynı zamanda yatay düzlemde ilerlemeyi de içerir. Tek kanatla uçulmaz. Tekrar iki kanadımızla uçmayı hatırlamamızın zamanı gelmedi mi? Dünya için dini terk ederken hem dinden, hem dünyadan mahrum kalmak yerine, din için dünyaya bakıp hem dini hem dünyayı kazanmak daha kârlı değil mi? Sormalı değil miyiz?
Evet, hâlâ ila-yı kelimetullah, maddeten yükselmekle mümkün. Maddeten yükselmeyi sadece “daha fazla zengin olmak; kazandığı paranın bir kısmını hayır yolda kullanmak” şeklinde anlamak ise, en azından sığ ve kolaycı bir bakışı ele veriyor. Hele hele, sloganlaştırılan “Bu zamanda ilâ-yı kelimetullah maddeten terakkiye bağlıdır” sözünün sahibinin kastının bu olmadığını bilince, daha derin anlam katmanlarında gezinmek gerekmiyor mu?
Müslüman için maddeten terakki etmek, maddeciliğin ve dünyeviliğin tuzağına düşmek değil, maddeden marifet’e terakki etmek olabilir. Bu zamanda, ilâ-yı kelimetullah maddecilikten-dünyevilikten uzak durmak, maddeyi amaç derecesinde önemsemek değil onu sonsuz hayata âlet etmekle; nesneleri birer binek eyleyip melekût âleminde ilâhî marifet merdivenlerini tırmanmakla mümkün. Tıpkı mu’cizeleriyle hem maddî âlemdeki, hem de manevî âlemdeki kullukta insanlığa rehberlik eden peygamberler gibi...
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |