07.03.2006-Yeni Asya Gazetesi
Önce bir itiraf. Kurtlar Vadisi Irak’ı aslında seyretmeme kararı almıştım. Sebebi ise, medyaya yansıyan fragmanlardan ve tanıtımlardan, filmde dozu aşan bir milliyetçilik tonunun hakim olduğu izlenimiydi. Fakat farklı çevrelerden arkadaşlarımdan gelen mesaj açıktı: İzlemelisin! Şu anda, beşinci haftasına girerken film beş milyon izleyici rekoruna doğru yaklaşıyor.
Mâlûm çuval olayından hareket eden filmin, birkaç noktayı ustaca harmanladığı söylenebilir. Bir taraftan, olağanüstü bir kahramanın olağanüstü maceralarına yaslanan Hollywood dilini kullanarak aksiyon seven genç kitle cezbediliyor. Rambovarî bir resim çizen Polat, çuval aşağılamasının “intikamı”nı sanal biçimde de olsa bir şekilde alarak izleyicinin yüreğini soğutuyor. Derin bir gurur yarasına ağrı kesici cinsten geçici bir ilaç oluyor. Sonra, Amerika’nın Irak’taki zulümlerinden gerçeğe uyan kesitler vererek, zulüme karşı çıkan her ideolojiden insan tatmin ediliyor. Öte yandan, belki de en önemlisi, dergâh ve şeyhin kişiliğinde Irak’taki kördüğüme zaten gözler önündeki bir çözümü hatırlatıyor film: dinin her etnik grubu kuşatan birleştiriciliği.
Radyo Onbeş’te geçen Çarşamba akşamı konuğum Kurtlar Vadisi Irak’ın senaryo ekibinden Ömer Lütfi Mete’ydi. Filmi konuştuğumuz Mete’ye göre, film sadece Amerikalıları eleştirmiyor. Ordu da siyasîler de filmden nasibini alıyor. Ordu eleştiriliyor, çünkü Mete’ye göre Ankara’nın filmin ilk karelerinde beklenen “çarpışın!” emrini vermesi gerekiyordu. Ordu içinden filme yöneltilen “Askerin maruz kaldığı bir hakareti, sivil bir kişinin temizlemesi ordu için kabul edilemez” şeklindeki eleştiriyi, Mete ilginç bir ifadeyle karşılıyor: “Bu tür operasyonlarda eylemci hiçbir bağlantı içinde olmadığını söyler, tâ ki başarısızlığı kimseye mâl edilmesin veya yakalandığında adına çalıştığı devlet temize çıksın.” Bundan, Polat’ın aslında devlet adına çalışan bir görevli olduğu anlamı çıkıyor. Siyasetçiler ve dış politika üreten Türk diplomatları da albayın uzun nutkundaki “Sizi hep biz besledik. Donunuzu bile biz verdik!” türünden aşağılamayla topa tutuluyor.
Mete ilginç bir anekdot aktarıyor. Teklif götürülen Amerikan aktörlerine senaryo ulaştırıldığında hepsinden aynı tepki gelmiş: “Filmde niye hiç iyi Amerikalı yok?” Yapımcıların cevabı ise şöyle olmuş: “İyi Amerikalının Irak’ta işi ne?”
Kurtlar Vadisi Irak’ın bu ülkede giderek batağa saplanan Amerika’nın ayağına ummadığı bir diken gibi saplandığı söylenebilir. Müzmin muhalif Noam Chomsky’nin Medya Gerçeği (Kaçınılmaz Yanılsamalar: Demokratik Toplumlarda Düşünce Kontrolü) başlıklı kitabında örnekleriyle ortaya koyduğu gibi hem televizyon, hem sinema, şu ana kadar hep Amerika’nın dünyanın beynini yıkamak için kullandığı araçlar. İlk kez, kendi silâhıyla en nazik yerinden en nazik bir zamanda vuruluyor ABD.
Üstelik Amerika bir insan gibi düşünülse, onun beyninin kontrolünü eline geçiren Yahudi lobileri de filmden nasibini alıyor. Şimdiye dek hep Nazi soykırımını işleyen filmlerle dünya kamuoyunun neredeyse zorla sempatisini çeken Yahudi lobileri, küçük ve dolaylı da olsa karşıt bir sesin yükselmesinden son derece rahatsız oldular ve bu filmi anti-semitist bile ilân ediverdiler. Fransa’da ve Almanya’da filme fiilî bir sansür uygulanıyor. İnsanın aklına, acaba, benzer formatta popüler filmlerin Filistin konusunu ele alacağından mı korkuluyor sorusu geliyor.
İlginçtir, filmde Kadirî şeyhini başarıyla oynayan, daha önce de Cennet’in Krallığı filminde Selahaddin-i Eyyübî’yi canlandıran Suriyeli oyuncu Hasan Mesud, filmin Arap halkı üzerinde şok etkisi meydana getireceğini belirtiyor. Gelgelelim, Kurtlar Vadisi Irak şu anda Irak’ta yasak, ama vcd kopyalarının kapışıldığı söyleniyor.
Ömer Lütfi Mete, Amerika’nın Irak politikasına hem araç olan, hem de onu araç edinmeye çalışan Kürtlerin iki sahnede gönlünün alındığını belirtiyor, ki doğru. Birisi, dergâha saldırı düzenlemeye karar veren—ve aslında Irak’ta dinîn merkezî ve birleştirici rolünü hedef alan—albaya Kürt lideri red cevabı veriyor. İkincisinde ise, Polat’ın fedailerinden Abdulhey takım arkadaşının “Hep şu Kürtler!” sözüne “Ben de bir Kürdüm unutma!” diyor. Arkadaşının “Sen farklısın” sözüne karşı ise filmin belki de en can alıcı mesajını veriyor: “Her şey böyle başlıyor.” Milliyetçilik gözlüğünün kör edici etkisiyle oluşan “siz-biz” kamplaşmasının ve bu bakış açısının zihinlere ektiği toptancı ve mahkûm edici tutumun ince bir tahlili aslında bu söz.
Kurtlar Vadisi Irak’ın Türkiye’de uğradığı eleştirileri birkaç açıdan değerlendirmek mümkün. Birincisi, Mete’nin de ifade ettiği üzere, böylesine popüler beğeniye mazhar olan filmin “beyaz Türkler”in değil de adı-sanı duyulmamış kenar mahalle delikanlılarının elinden çıkmış olması. Bir başka neden, Kurtlar Vadisi dizisiyle ilgili medyatik ve dolayısıyla ekonomik çıkar savaşı. Doğan Grubunun, dizi Show TV’deyken mafya özendirmesi, şiddet, vs. diyerek diziyi yerden yere vurup diziyi kendi kanallarına transfer ettikten sonra göklere çıkarması veya dizinin tekrar eski kanalında devam edeceği dedikoduları üzerine aynı grubun filme hücum etmesi ilginç bir “dürüstlük ve tutarlılık” tablosu ortaya koyuyor.
Bir de, Mete, dine ve dinî olan her şeye toptan karşı çıkan zihinlerden söz ediyor. Ki haksız değil. Filmin bence en takdire lâyık taraflarından birisi, milyonlarca insana efsane gibi adını duydukları, ama hiç şahit olmadıkları tarikat zikrini gerçekçi biçimde sunmuş olması. Filmdeki zikir sahnesinde hiç kimse oyuncu değil ve sahne çok etkileyici bir yöntemle çekilmiş. Filmin bütünlüğü içine iyice yedirilememiş olsa da, zikir sahnesinin çok sayıda insan için Allah’ın adının zikredilmesi vakıasını bir öcü olmaktan çıkardığı veya bu yolda önemli bir çaba olduğu söylenebilir.
Kurtlar Vadisi Irak daha uzun süre tartışılacağa benziyor ve bunu hak da ediyor.
John Wick mi Polat Alemdar mı?
Halil Doğan'ın Kaleminden
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |