04.01.2006-Yeni Asya Gazetesi
Son birkaç yazıdır, kişisel gelişim konusuna eleştirel bir yaklaşım getirmeye çalışıyorum. Kişisel gelişim konusunun yaygın bir kabule mazhar olduğunun, hele de bizim gibi birkaç yüzyıldır geri kalmışlığın pençesinde kıvranan, başarıya hasret toplumlarda daha bir cazibeli bir konuma yerleştiğinin farkındayım. Kişisel gelişim her ne kadar kapitalist Batı toplumlarından doğmuş ve henüz mecraını bulmamış, şekillenmemiş bir disiplin olsa da, kilo vermekten şirket organizasyonuna, hafıza tekniklerinden benlik tahlillerine bin bir türlü konuya el atmış durumda. Popüler ve makbul!
İdeal olan, bir disiplini ya da bilim dalını o disiplin mensuplarının içeriden eleştiriye tâbi tutması, sorgulaması ve onu daha doğru temellere oturtmaya çalışmasıdır. Ne yazık ki, Türkiye’de, kişisel gelişim konusunda bu tür içeriden eleştiriler yok denecek kadar az. Kuşkusuz, bunda kişisel gelişimin henüz büyüsünü kaybetmeyişi ve yüzyıllardır birikmiş başarıya susamışlık rol oynuyor. Peki başarı, başlı başına kötü bir şey midir? Veya kişisel gelişimden külliyen uzak durmak mı gerekir? Bunlar bir çırpıda evet veya hayır diye cevaplanabilecek sorular değil elbette.
Ama önce bir durum tesbiti yapmakta fayda var. Bugün kişisel gelişim, vahiyden uzak toplumlara bir “ahlâk” sunacak, belli bir algı biçimini tavsiye edecek veya hayat tarzını telkin edecek kadar genişlemiş ve etkinlik kazanmış durumda. Pratik tavsiyelerini de belli bir insan-varlık-hayat algısına yaslanarak veriyor. Hatta, kimi araştırmacılara göre, kökleri eski Yunan’daki Stoacılara kadar uzanıyor.
Dolayısıyla, kişisel gelişimin dünya görüşünden soyutlanmış, tarafsız bir disiplin olduğu söylenemez. Nasıl ki, pozitif denilen bilim dalları önümüze felsefî kabullerle sarılı olarak geliyor ve kâinattaki düzenden haber veren ve aslında marifete merdiven kılınabilecek o bilimlerin önce o materyalist felsefî kabullerden kurtarılması gerekiyorsa, kişisel gelişim konusunun da böyle bir tahlil, eleştiri ve tasfiye sürecine ihtiyacı var. Bunu da, hem kişisel gelişimde uzmanlaşmış, hem de dinî hassasiyete sahip hamiyet ehli yapabilir. Aksi takdirde, bu tür teorileri veya pratik tavsiyeleri her hangi bir eleştiri ve tahlil sürecine sokmadan, olduğu şekliyle “kullanmaya” çalışmak tehlikeli sonuçlar doğurabilir. 19. yüzyılın sonunda dindar bir padişah eliyle Osmanlı’ya modern okullarla sokulan materyalist bilimlerin, maksadının tam tersine manevî bunalımlara sebeb olması gibi, materyalist kişisel gelişim teorileri de dünyevilik ve benlik damarlarının kabarmasına neden olabilir.
Ayrıca, prensip olarak şu hakikatı da tesbit etmek gerekiyor: Bir Müslüman için, nasıl âhirete giden yol dünyadan geçiyorsa, dünyaya giden yol da âhiretten geçiyor. Yani, bir Müslüman dünyaya ancak âhiretin tarlası ve vesilesi olarak baktığında ve yaklaştığında dünyada da verime ve gerçek başarıya mazhar olabilir. Batılılaşma serüvenimiz boyunca, âhiret bilincinin ve imanî ahlâk ilkelerinin zayıflamasıyla dünyevî başarıların da aynı zamanda dibe vurması bir tesadüf olmasa gerek. Bu açıdan, kişisel gelişim de dahil her türlü bilimsel malûmat ve yaklaşımın âhiret ve iman temeline oturtulmaya ihtiyacı var. Bediüzzaman ’ın 7. Nota’daki “Ey Müslümanları dünyaya şiddetle teşvik eden ve san’at ve terakkiyât-ı ecnebiyeye cebirle sevk eden bedbaht hamiyetfuruş!” ifadesine muhatab olmamak için, dünyadaki başarılar ve faaliyetler için uhrevî haritalar edinmek zorundayız.
Elbette ki, kişisel gelişim başlığı altındaki kimi pratik tavsiyeler kullanılabilir veya organizasyonla ilgili kimi ilkeler göz önüne alınabilir. Kimi pratik problemler için kişisel gelişimin pratik önerilerine kulak verilebilir. Ancak 7. Nota’nın izini sürecek olursak, dikkat etmemiz gereken hususlar anlaşılabilir: “Ehl-i İslâm dünyaya ve hırsa sevk etmeye ve teşvik etmeye muhtaç değildirler. Terakkiyat ve âsâyişler bununla temin edilmez. Belki mesailerinin tanzimine ve mâbeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evâmir-i kudsiyesiyle ve takvâ ve salâbet-i diniye ile olur.” Diğer bir deyişle, dinin kudsî emirlerini temel alarak, takvayı öne çıkararak ve dinî bağları güçlendirerek verimli bir işbölümü, sağlıklı bir organizasyon, görev tanımı ve dağılımı, dayanışma ve işbirliği gerçekleştirilebilir. Gerçekleştirilmelidir de!
Ancak, bunu yaparken, materyalist ve vahiyden uzak kişisel gelişim teorilerinin yaslandığı teorik temelleri fark etmek ve onları eleştirmek gerekiyor. Bunun örnekleri İslâm tarihinde mevcut. Meselâ, 11/12. yüzyılda Gazalî, eski Yunan’dan gelen bilimleri tahlil edip ayıklarken ve bazılarını reddedip bazılarını kabul ederken marifetullahı esas almıştı. Marifetullaha ve kulluğa araç kılınabilecek bilimleri—meselâ mantığı—kabul edip diğerlerini—meselâ Yunan ahlâkı ve metafiziğini—reddetmişti. Aynı şekilde modern zamanlarda Bediüzzaman bilimleri determinizm ve tabiatçılık batağından temizlemenin yöntemini ortaya koymuş, bilimlerin ilâhî isimlere nasıl aynalık ettiklerini göstermiş ve böylece bilimlerden marifetullah’a bir pencere açmıştı. Gerek Gazalî gerekse Bediüzzaman , bu zorlu görevi köklü ve ciddî bir eleştiri ile gerçekleştirmişti. Bugün de bir dalga halinde karşımıza çıkan kişisel gelişim teorilerinin de aynı şekilde tahlile, eleştiriye ve dahası ayıklanmaya ve ancak bundan sonra dikkatli bir şekilde kullanılmaya ihtiyacı var.
Bu süreçlerden sonra, belki, benliğin sonsuz bir güç kaynağı değil, sonsuz gücün sahibini tanımak için bir anahtar olduğunu anlayabilir ve anlatabiliriz. O zaman, materyalist kişisel gelişimcilerin tavsiye ettiğinin aksine, beynimizden çok kalbimizi çalıştırmamız gerektiğini; beynin dehanın merkezi olarak dünyaya, kalbin ise vahyin muhatabı olarak ebed âlemlerine baktığını; bizim dünya-âhiret sermayemizin kalbimiz ve kalbimizde ışıyan iman nuru olduğunu anlar ve anlatabiliriz. O zaman, aklı kalbe, dünyayı âhirete, bedeni ruha âlet edebiliriz.
Ve işte o zaman belki kişisel gelişimden insanî gelişime hakkıyla bir yol açabiliriz...
Not: Kişisel gelişim konularını içeriden eleştirebilen nadir uzmanlardan Yusuf Özkan Özburun’a, katkıları ve yorumları için teşekkür ederim.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |