26.10.2005-Yeni Asya Gazetesi
Yıllar önce, büyük alış veriş merkezlerinden birisinde ilk kez mütevazi bir alış verişe gitmiştim. Kalabalıktan ve o tuhaf atmosferden başım yeterince döndükten sonra oradan kaçarcasına uzaklaşmak için bir kasada sıraya girmiştim. Önümdeki-arkamdaki ve dahi sağımdaki-solumdaki cümle müşteri arabalarıyla kıyasladığımda kocaman arabam tuhaf bir çelişki arzediyordu. Diğer müşterilerin satın aldıkları ürünler arabalarına kelimenin tam anlamıyla tepeleme yığılmıştı. Benim birkaç kalemlik ürünlerim ise hem dolduramadığı arabaya, hem de diğer arabalara nisbeten gayet fakir bir görünümdeydi. O gün çözememiştim bu çelişkiyi. Tuhaflık bende miydi, yoksa onlarda mı? Türkiye'de zengin insanların sayısı bu kadar çoktu da, benim haberim mi yoktu?
İşin sırrını daha sonra çözecektim. Bütün mesele, alış veriş sırasında insanın cebinden para yerine başka bir şeyi çıkarıp kasiyere uzatmasında yatıyordu. Birkaç santimetrekare büyüklüğünde plastik bir kart! Ürünler banda dökülüyor, oradan poşetlere dolduruluyor ve para yerine umursamaz bir tavırla uzatılan plastik kart bir makineden geçirildikten sonra uzatılan küçük bir kâğıt imzalanıyordu. Hepsi bu kadar! Ne para, ne para öderken yapılan hesaplar, ne de hesabın sonucunda isteklerini dizginleme gereği kalmıyorda ortada.
Kredi kartları umumî bir musibet gibi milyonlarca insanın başına belâ olunca, yüzbinlerce insan borç ve iflas batağına saplanınca ve onlarca kişinin maddî ve manevî hayatı mahvolunca aklıma yaşadığım bu ilk tecrübe geliyor hep.
Bir-iki yıl önce, İngiltere'nin büyük bankalarından Barclays'ın kredi kartlarına uyguladığı fahiş faiz oranlarına itiraz sesleri yükselince, bankanın en üst yöneticisi "Herkes iradesine sahip çıksın. Ben, meselâ, kendi genç çocuklarımın kredi kartı kullanmalarına izin vermiyorum" meâlinde bir karşılık vermişti. Bu söz oldukça makûl gibi görünüyordu. İradene sahip çıkar, kredi kartı almazsın. Madem aldın, o halde kendini kontrol eder, akıllıca kullanırsın.
Sırtını akılcılığa dayayan modern bir bilim olarak ekonominin uzmanlarının insanlara sunduğu akıllı bir öğüt!
Ve büyük bir yalan!
Hem de, ekonomi biliminin insanı akılcı bir varlık olarak varsayması kadar yalan. Modern materyalist zihniyet, faizi hem ulusal, hem uluslararası ekonominin damarlarında zehirli kan gibi gezdiriyor, sonra da bu zehirli kan damarlardan çekilirse sistemin öleceğini iddia ediyor.. Bu zehirli kanın kapları ve kapıları olan bankalar, neredeyse her türlü ekonomik faaliyeti kendisiyle temasa geçmek zorunda bırakıyor.
Bugün, bankaların en büyük faaliyet ve kâr alanlarından birisini kredi kartları oluşturuyor. Mikro düzeye inildiğinde, insanın ekonomik kararlarını kâr-zarar hesabı yaparak akılcı şekilde aldığını varsayan ekonomi, iş uygulamaya geldiğinde insanın tam da en akıldışı yanına saldırıyor.
Kredi kartlarının mantığı zahiren oldukça basit. alış veriş yaptığınızda aldığınız ürün ya da hizmetlerin fiyatını siz değil, bankanız üstleniyor. Siz bankanıza borçlanıyorsunuz. Borçlarınızı her ayın belli bir gününde toplu halde bankanıza ödüyorsunuz. Bu ödeme günü, alış verişinizden kırk gün sonrasına kadar uzanabiliyor. Yani bankanız iyilikte bulunarak size rahatlık sağlıyor. Peki öyle mi gerçekten?
Bankalar, kredi kartlarıyla yapılan alış verişlerde satıcıdan belli bir yüzde komisyon alıyor. Satıcılar bu komisyona razı oluyor. Zira, geleneksel usûldeki deftere yazma veya senetle borçlanmayı, ödemelere sadık kalınmadığı için tercih etmiyorlar. O yüzden, bankadan ay sonunda belli bir komisyon karşılığıyla olsa da, bütün alacaklarını tahsil edebildikleri için rahat ediyorlar. Banka, aynı zamanda kredi kartı sahiplerinden yıllık bir ücret aldıkları gibi asıl aslan payını, unutkanlık, ihmal ya da imkânsızlık nedeniyle borcunu zamanında ödeyemeyenlere yüklediği faizle elde ediyor. Faiz yükü öyle hızlı büyüyor ki, mevcut geliriyle insan bu borcun üstesinden gelemiyor.
Tefecilere yaraşır bir "anlayış" ve "iyilikseverlik" ile bankalar, asgarî tutarı ödemeniz şartıyla kartınızı almıyorlar ve sizi sürekli borç batağında tutuyorlar. Üstelik bileşik faizlerle borcunuzu çığ gibi büyüterek. Ancak mercekle okunabilecek küçüklükteki sözleşmenin içinde bankanın borcunu geciktirenlere karşı ceza olarak faiz oranlarını yükseltebileceğine ilişkin maddeyi çok az kişi fark ediyor. Kredi kartını size kabul ettirip sözleşmeyi imzalamanız için kırk takla atan, siz istemeden adınıza kart çıkarıp metazori yapan bankalar bütün şirinlikleriyle sizi o kapıdan içeri buyur ediyorlar. Girdikten sonra, borç hanenizi silmekte zorlandığınızda ise şirinlik gidiyor, yerine tam bir sırtlan edası geliyor.
Kartların sokaklarda işporta usûlü verilmesi, limitlerin gelir seviyelerinin kat kat üzerine çıkarılması, özellikle de taksitlerle kartlı alış verişin teşvik edilmesinden başka insanî bir zaaf bankaların iştahını kabartıyor: hazır lezzetin gelecekteki rahatlığa tercih edilmesi. Ödemenin alış veriş sırasında değil, "çok" sonra yapılacak olması güya "homo economicus" yani ekonomik insan kabul edilen müşterileri, gerçek ihtiyaçlarını değil arzu ve isteklerini satın almaya meylettiriyor. Kişi kartlı tüketim çılgınlığının sonucunda faiz anaforuna düştüğünde ve hayatı alt-üst olduğunda ise iş işten geçmiş oluyor. Aileler parçalanıyor, ruhî hastalıklar başgösteriyor, bazen intiharlar sonucu hayatlar sönüyor.
Tefeciliğin cilalı ve kabul görmüş modern bir versiyonu olarak kredi kartları, enflasyon oranını kat kat aşan faiz oranlarıyla, başka şekilde almaya yanaşmadığımız bir dersi zorla ve zalimce öğretiyor bize. İzzetimizle, dilenciliğe ve zillete düşmeden, mukaddeslerimizi feda etmeden yaşamanın yolu zarurî ihtiyaçlarımızı esas almaktan geçiyor. Bu zarurî ihtiyaçlar, ilâhî vaadle teminat altında. Rezzak-ı Hakikî bu rızkımızı karşılayacağını kitabında defalarca ferman ediyor.
Bediüzzaman'ın İktisat Risâlesi'nde belirttiği gibi, hakikî olmayan rızık, yani zarurî olmayan ihtiyaçlar ise su-i istimallerle olmazsa olmaz hükmüne geçtiğinde, görenek belâsıyla onlara tiryaki olup terk edemiyoruz. Halbuki, "bu rızık taahhüd-ü Rabbânî altında olmadığı için, bu rızkı tahsil etmek, hususan bu zamanda çok pahalıdır. Başta izzetini feda edip zilleti kabul etmek, bazan alçak insanların ayaklarını öpmek kadar mânen bir dilencilik vaziyetine düşmek, bazan hayat-ı ebediyesinin nuru olan mukaddesât-ı diniyesini feda etmek suretiyle o bereketsiz, menhus malı alır."
Uzun sözün kısası, kredi kartları cüzdanlarda sahibini cebinden sonra da kalbinden vuracak birer silâh gibi taşınmaya devam ediyor. "Kanaat eden, bitmez tükenmez bir hazine bulur" nebevî müjdesi ise hâlâ yaşanmayı bekleyen bir hakikatı barındırıyor...
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |