7.12.2005 - Yeni Asya Gazetesi
Evvelki gün, “Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınması”nın 71. yıldönümü münasebetiyle Cumhurbaşkanı kapandığı köşkten bir mesaj yayınladı. “Kadın-erkek eşitliği” temasını merkez alan mesaj mutad üzere çağdaşlıktan, çağdaş değerlerden, devrimlerden, çağdışılıktan, kimi düşüncelerin yok edilmesinden söz ediyordu.
Türkiye’deki modernleşmenin sivil toplum değil devlet eliyle, demokratik değil tepeden inme dayatmalarla yürütülen bir mahiyette olduğu; bizim modernleşme projemizin demokratik hak ve özgürlüklerin bile devlet eliyle “bahşedildiği,” toplumsal gerçekliklerin yazılı anayasa ve yasaların değiştirilmesi yoluyla değiştirilebileceğine inanan safdil ve dahası suretlerin değiştirilmesini esas alan bir serüven olduğu bilinen bir gerçek.
Avrupa’da kadınların ve kadın örgütlerinin onyıllar süren ve bazen ölümlerle sonuçlanan gayretleriyle deyim yerindeyse söke söke aldıkları seçme ve seçilme hakkının, bizde bir günde bir anayasa değişikliğiyle “bahşedilivermesi,” daha sonra en uygun adaylardan onsekiz kadının devlet eliyle seçimlere ve sonra da Meclise sokulması, ama gerçek demokratik döneme girildikten sonra Meclisteki kadın milletvekili sayısının birkaçı geçmemesi, yasa değişikliğinin toplumsal değişiklikleri her zaman birebir sonuç vermediğini gösteriyor olsa gerek. Gelgelelim, görüntü modernleşmesine sevdalı zihinler için, Avrupalı birçok ülkeden çok önce “Türk kadını”na bu hakkın bahşedilmesi çok önemli.
Bizde modernleşme semboller—camiye karşı fabrika, geleneksel veya dinî kıyafetlere karşı Batılı giyim tarzı, takvim, alfabe, dans, vs.—üzerinden yürütüldü. Kadın, modernleşme projesinin en merkezî ve en önemli sembol unsuruydu. Batı karşısındaki geri kalmışlığın sebebi olarak görülen din ve dinin tezahür ettiği dinî kıyafetler bu yüzden modernleşmenin, hem geçmişte, hem bugün, en haşin davrandığı “düşman”lar olageldi. O yüzden, Cumhurbaşkanının mesajında, otoritesini kaynağından alan bir iktibasla “Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir” temennisinde bulunması anlamlı.
Gelgelelim, Türk modernleşmesi (laikleşmesi?) tam da bu noktada kendi içine kapanıyor. Erkeklerle eşit şartlarda “kamusal alan”a katılması âmirane tavsiye edilen kadına, bu tavsiyeyi kendi inandığı biçimde tuttuğunda, meselâ Meclise örtüsüyle gelmek istediğinde, “haddi bildiriliyor!” Her ne hikmetse kamusal alan kabul edilen üniversitelerde öğrenci olmasına bile izin verilmiyor, kamu hizmetlerinden—bırakın bu hizmetleri sunmayı—yararlanmasına bile engeller çıkarılıyor.
Kadın-erkek ayrımcılığına muhalif unsurlar içeren cumhurbaşkanlığı mesajı “Türkiye’de ve dünyada, bilimden siyasete, bürokrasiden yargıya kadar her alanda başarıyla görev yapan kadınlarımız, Türk kadınının gücünü herkese göstermektedir” derken başka bir ayrımcılığı ele veriyor. Resmî modernleşmenin men ettiği sembolleri, meselâ başörtüsünü, taşıyorsanız, Nobel ödülü almış olsanız bile, “kadınlarımız” sınıfına dahil olamıyorsunuz!
Sözkonusu birkaç paragraflık mesajda “Türk kadını” ifadesinin tam on kez tekrarlanması, kadının artık dinî sıfatlardan soyutlanıp “ulusal” ve dolayısıyla “laik” bir temelde tanımlandığını ısrarla hatırlatıyor. Fiiliyatta, kadınların yüzde 70’inden fazlasının başını örtüyor oluşu veya başını örtmeyenlerin yüzde 80’ine yakınının kendisini dindar kabul etmesi, devlet ideolojisinin öngörülerinin ve temennilerinin toplumsal gerçeklerden ne denli uzağa düşebileceğini işaretliyor.
Bu şu anlama da geliyor. Siz istediğiniz kadar, eğitimli kadınların babalarının ya da kocalarının dayatmasıyla değil, kendi özgür iradeleriyle başörtüsü giydiğini, bu özgür iradelerini ilâhî emir doğrultusunda kullanmalarının onlara hiçbir şekilde “daha düşük” bir statü getirmediğini söyleyin. Resmî ideolojinin temsilcilerinin gözünde, başörtüsü geri kalmışlığımızın, geriye dönüşün ve bunun siyasî uzantısının sembolü olmaktan çıkmayacak. Siz istediğiniz kadar, mesleğinde başarılı örtülü mühendisleri, fizikçileri, doktorları örnek verin; onlar hiçbir zaman “kadınlarımız” sigasına dahil olmayacaklar. Siz istediğiniz kadar modern olmanın başın dışıyla değil içiyle ilgili olduğunu iddia edin; onlar için semboller o kadar önemli ki başörtüsü koskoca bir modernleşme projesinin başarısızlığı ihtimali anlamına gelebiliyor. Kendisini sembollere mahkûm etmiş bir zihnin, semboller eliyle iflâs etmemek için, otoriterlik ya da totaliterlik yoluna saparak sembolleri görünmez kılmaya çalışması şaşırtmıyor.
Evet, başörtüsü bir semboldür. Hem de bir krizin sembolüdür. Başörtüsü, Türk modernleşmesinin seksen yıl geçtiği halde otoriter vasfını bir türlü üzerinden atamayışının sembolüdür. Başörtüsü, otoriter modernleşme projesinin tam ortadan çatlamasının ve iflâsının sembolüdür...
Tek bir mesajın, Türkiye’de onyıllardır yaşanmış ve sürgit yaşanan dengesiz gelişmeleri bu kadar çarpıcı ele vermesi ilginç değil mi sizce de?
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |