11.6.2005 -Yeni Asya Gazetesi
Bu coğrafyada siyasî, mezhebî, kültürel ve ideolojik farklılıkların yanı sıra hayat tarzlarına ilişkin de birçok farklı varyasyon mevcut. Ama bu farklılıkların altında bazı dip akıntılar var ki, bütün farklılıkların zahirî olduğunu ele veriyor ve tam anlamıyla “Biz bize benzeriz” dedirtiyor.
Meselâ, bu ülke on yıllardır keyfî biçimde tanımlanmış, daha doğrusu tanımlanamamış resmî bir ideolojinin tasallutu altında. Bu öylesine amorf bir ideoloji ki, her kesimin karşısına farklı bir kılıkla, ama aynı yöntemle çıkıyor. Müslümanlara karşı laikçiliği, Alevîlere karşı Sünniliği, Hıristiyanlara karşı Müslümanlığı öne çıkarıyor. Ne laik, ne Sünnî, ne Müslüman tam anlamıyla.
Yöntem ise aynı. Otoriter: tanımları ve sınırları kendisi koymak istiyor, bu sınırlar aşıldığında ise tedib etmeye girişiyor. Ve güvensiz. Halkın kendi haline bırakılması veya tanım dışı telkinlere maruz kalması halinde, kafasının bulanacağını, hatta kötü yollara düşeceğini varsayıyor.
Yıllar önce, başörtülü üniversite öğrencilerini sosyal bir olgu olarak incelemeye kalkan ve resmî ideolojinin değil sosyal bilimlerin penceresinden bakmaya kalkışan Nilüfer Göle’nin uğradığı muamele sonunda Türkiye’den—tabir caizse—kaçtığını belki bilirsiniz. Göle’nin suçu, başörtüsünü ideolojik değil, sosyal bilimsel açıdan ele almasıydı ve cezasını da çekti!
Fakültelerinde sosyal bilimler okuyacak öğrencilerimle Türkiye modernleşmesini tartıştığımızda, her dönem, aynı yol ayrımına geliriz: Halkı yetişkin bir insan olarak mı göreceğiz ve kararlarını aklıselimle aldığını düşünüp bu kararlara saygı mı göstereceğiz? Yoksa, henüz rüşdüne ermemiş, hikmetle değil hevesle hareket eden, yönlendirilmeye muhtaç bir çocuk olarak mı göreceğiz? Öğrencilerimin bu soruya verdiği cevapta dikkatimi çeken bir nokta var. Kendine güven duyan öğrenciler halkı yetişkin, kendine güven duymayanlar ise daha çok çocuk gibi görme eğiliminde. Takdir edersiniz, her iki yorum, demokrasi, darbeler, tepeden inme modernleşme, yasaklar, vs. konularda kendi çizgisini takip ediyor. Otoriterliğin psikolojik kökenlerini çıkarma noktasında ilginç bir nokta, ama bu başka bir yazının konusu.
Resmî ideoloji böyle. Farklılığa aman vermeyen, çizgiyi aşan yorumları yasaklayan mütehakkim bir üslûbun sahibi. Peki, sağcısı-solcusu, dindarı-laiki, genci-yaşlısı… farklı toplumsal kesimler bu otoriter yorumun dışında mı kalıyor? Hayır.
Sözde en fazla özgürlükçü ve hoşgörülü olması gereken “sol” bugün en fazla yasakçı ve dayatmacı bir üslup kullanıyor. Türkiye’deki sol hareketin en özgürlükçülerinden kabul edebileceğimiz bir yayınevi, farklı bir görüş dile getirdiği için bir yazarını aforoz edebiliyor. Tarihî olarak kendisini devletle en fazla özdeşleştirmiş olan sağ veya milliyetçi-muhafazakâr kesimin otoriterliğe daha fazla meyilli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Bütün siyasî kamplaşmalar ve ideolojik topluluklar, doğrularının içeriden bile sorgulanmasına, farklı yorumlar getirilmesine ne yazık ki hâlâ kapalı. En küçük çizgidışı yorumun, mensuplarının kafasını bulandıracağı ve ikilik çıkaracağı düşünülüyor. Hal böyle olunca, farklılıkları bünyesinde barındıramayan topluluklar fikren donuklaşmaya, kendi gayrıresmî ideolojilerini paravan gibi kullanarak farklı görüşleri dışlamaya meylediyorlar.
Uzun sözün kısası, biz gerçekten bize benziyoruz. Sistemi eleştirdiğimiz yerde, kendi gayrıresmî sistemimizi kurbanlar üreten bir mekanizma haline getiriyoruz. Bize benzemeyeni kolayca dışlayabiliyoruz. İzlenecek başka birçok yol mevcut ve mümkünken, bizim âdetlerimizi izlemeyenlere “sapmış” muamelesini reva görebiliyoruz. Farklılık bizim için potansiyel bir bölünme vesilesi. O yüzden korkuyoruz. Tıpkı, resmî ideolojinin farklılıklardan korkması gibi, biz de kendi dar sistemimizde bölünme korkusuyla farklılıklardan korkuyoruz. O yüzden de otoriter bir üslupla farklılıkları örtmeye, gizlemeye veya engellemeye çalışıyoruz. Sistemin bekası için giriştiğimiz bizzat bu otoriter gayretin, sistemimizin sonunu daha çabuk getirdiğini unutuyoruz.
Sahi, geçtiğimiz yüzyılın başlarında yaşıyor olsaydık, gönlümüz kimden yana düşerdi? Devleti ayakta tutma çabasında olan, dindar ve faziletli bir padişah—aslında son padişah—Sultan Abdulhamid’e ve istibdadına mı taraf olurduk? Yoksa, zamanın garibi ve bid’ası daha fazla özgürlük, daha fazla meşrutiyet istediği, sus payı olarak verilen ihsan-ı şahaneyi reddedip tenkitler yönelttiği için o şefkatli sultan tarafından tımarhaneye yollanan Bediüzzaman’a mı?
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |