Kanaatimce...

Anasayfa Fıkralar Öyküler Güzel Sözler
Murat Çiftkaya

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

Murat Çiftkaya

 

18.07.2006-Yeni Asya Gazetesi

Malûm ve meş’um 11 Eylül hadisesinden sonra, Time dergisinde bir köşe yazarı “Kaçınılmaz ve durdurulamaz ilerlemeye beslediğimiz iman, bizi Amerikalı yapan şeylerden birisidir” diyordu. “Amerika, aydınlanma ideali üzerine kuruludur ve bu ideal, bilimsel, siyasal ve hatta ahlâkî bilginin yayılmasının hayatı hepimiz için kaçınılmaz biçimde gitgide daha iyi yapacağını öngörür.” Yazar, ilerleyen satırlarda dolaylı bir üslûpla İslâm dünyasının ne kadar gerici olduğunu anlatmaya çalışıyor; dünyayı Allah’a iman edenler ve etmeyenler diye ikiye ayırmanın münasebetsizliğini belirtip yazısını söyle bitiriyordu: “Evet, dünya gerçekten de ikiye ayrılmaktadır: ilerlemeye inananlar ve inanmayanlar.” Postmodernist yazarlar ve düşünürler ilerleme, akılcılık vs. gibi büyük anlatıların sona erdiğini iddia etseler de, ilerleme fikri için durum biraz farklı. İlerleme fikri Batı medeniyetinin genlerine kadar işlediği ve artık aksi iddia edilemeyeceği için, vurgu ve tartışma konusu olmaktan çıkmış durumda. Daha ziyade, kalkınma, büyüme veya gelişme gibi, tıpkı ilerleme gibi, aksi savunulamayan ekonomik kavramlar şeklinde popülaritesini koruyor. Başlı başına ilerleme konusunu ise ancak, sosyoloji kitaplarının 19. Yüzyılın Marks, Durkheim, Comte gibi veya Weber gibi erken yirminci yüzyılın sosyologlarının görüşleri dahilinde bulmak mümkün. İlerleme üzerine yenilerde yazılan kitapların sayısı ise bir elin parmaklarını geçmiyor. Ancak, 11 Eylül hadisesinde görüldüğü gibi, şu anda satıh altında duran bu görüş, kolaylıkla kendisini doğrudan ya da dolaylı olarak açığa vurabiliyor. Batı için artık sıcaklığını kaybetmiş ve daha çok geçmişe ait bir kavram olarak görülen ilerleme, bugün bizim, yani Müslümanların önünde çözülmesi ve aşılması gereken bir problematik olarak duruyor. Özellikle de, “terakki” fikriyle fazlasıyla hemhal olan ve bu konuda çeşitli görüşler barındıran Risâle-i Nur müntesipleri için. “İlerleme”nin ne olduğuna dair yüzlerce tanım ve açıklama getirmek mümkün. Ancak bu kavramın izini neşvünema bulduğu Batı düşüncesinden yola çıkarak sürmekte fayda var. İLERLEME İDEOLOJİSİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ İlerleme düşüncesinin ilk kez yoğun ve yaygın biçimde Aydınlanma Döneminde ileri sürüldüğünü görüyoruz. Peki Aydınlanma ne idi? Aydınlanma, Kant’ın ifadesiyle, insanın kendi kendisini maruz bıraktığı eksiklik ve hamlıktan kurtuluşudur. Buradaki olgunlaşmamışlık, kişinin başka birisinin rehberliğine gerek kalmadan kendi aklını/anlayışını kullanamamasıdır. Tekrar etmek gerekirse, bu olgunlaşmamışlık idrakin yokluğundan değil, insanın kendi hatasından kaynaklanmaktadır—insanın sahip olduğu idraki başkasının rehberliği olmadan kullanma cesaretini gösterememesinden... O yüzden, Kant, Aydınlanma’nın sloganını ilân eder: kendi idrakini kullanma cesaretini göster! Aydınlanma saf akla duyulan inançtı; kutsal kaynaklara ihtiyaç duymadan insan aklının tabiatın isleyişini kavrayabileceğine ve böylece hakikate ulaşabileceğine duyulan derin inançtı. Ki o yüzden, Thomas Paine 17. ve 18. yüzyıla ismini vermişti bile: Akıl Çağı. Belli bir tarih dilimini, düşünceleri, olayları incelerken onları bütünlük içinde incelemenin faydası var. O yüzden, Aydınlanma’yı bir kalemde infaz eden kimi entellektüelleri anlamakla birlikte, Aydınlanma hareketinin haddizatında bir tepki, yani ifrata mukabil bir tefrit süreci olduğunu fark etmek gerekiyor. Aydınlanma öncesi Ortaçağ’da âlemin, hakikatın ve dinin yorumlanmasında, yegâne otorite Kilise’ydi. Kilisenin yorumu melekûtu mülkten, âhireti dünyadan, ruhu bedenden koparıyordu. Yani, Hıristiyan din adamlığı, kendi otoritesine sarsabileceği ve resmî yoruma meydan okuyabileceği endişesiyle akıl yürütmeyi neredeyse bir günah olarak sunuyor; dünyevî lezzet ve nimetleri uhrevî terakkiye zarar verebileceği endişesiyle reddediyor; ruhun terakkisinin ancak bedenin inkârıyla mümkün olabileceğine inanıyordu. Hatta, imanı akıldışılığa dayandırıyordu. Resmî slogan, “Saçma olduğu için inanıyorum!” diyordu. İşte Rönesans ile başlayan ve aydınlanma ile zirvesine ulaşan, daha sonra da günümüze kadar uzanan olguları netice veren tarihî süreç, Kilise otoritesinden ve onun mülkten kopuk melekût yorumundan, dahası akıl karşıtlığından kaçarken başka yanlış bir otoritenin hakimiyetine, melekûttan kopuk bir mülk anlayışına ve akılcılığa düştü. Galileo’nun engizisyonda yargılanmasının simgelediği akıl-din çatışmasında, o sırada güçlü olan otorite, yani kilise, bilimin ya da zahirî aklın bulgularının üzerine çarpı koyuyordu. Ama daha sonra, güç dengesi değişince bu defa başka bir güç, yani akılcılık, dinin üzerine bir çarpı koyacaktı. Bu açıdan, Aydınlanma—bozulmuş da olsa—semavî bir din olarak Hıristiyanlığın ve onunla birlikte vahyin üzerine, bilim tarafından bir çarpı koyulmasının ismi oldu. Bu, sarkacın bir uçtan diğer uca, ifrattan tefrite, bir yanlıştan diğer bir yanlışa keskin ve radikal bir salınımıydı aslında. (Burada, günümüze kısaca bir gönderme yapacak olursak, sarkaç bugün akılcılık ucundan uzaklaşıyor ve yeni bir dönem başlıyor şeklinde görünüyor.) Burada ilginç olan nokta, Aydınlanma hareketinin, reddettiği Hıristiyanlığın hemen bütün yorum ve örgütlenme biçimini miras edinmesiydi. Hıristiyanlık gibi Aydınlanma da hakikate ulaşmayı hedefliyordu; ama münhasıran tek bir araçla: akılla! Yine tıpkı Hıristiyanlık gibi aydınlanma ve onun çocuğu modernliğin de resmî bir otoritesi vardı; ama papazlar değil, bilim adamları ve felsefecilerdi bu otorite şimdi. Aydınlanma da tabiri caizse eksiksiz mutluluğu yakalamayı amaçlıyordu; ama âhirette değil, bu dünyada! Ve aydınlanma da terakkiyi baş tacı yapıyordu. Ama dünyadan kopuk ruhanî bir terakki yerine, bu defa ruhaniyattan ve uhreviyattan kopuk dünyevî bir ilerlemeydi söz konusu olan. Diğer bir deyişle, modern ilerleme fikri, bütün semavî dinler gibi âhireti esas tutan, ama bunu yaparken dünya-âhiret arasındaki dengeyi yitiren kilise Hıristiyanlığının öngördüğü terakki fikrinin bozulmuş haliydi. İlerleme anlayışı, kısa zamanda, Avrupa aydınlanmasını tanımlayan odak kavramı haline geldi. Bu anlayışa göre, bütün deneyimler geleceğe dönük nitelikteydi; ve gerek dünyanın, gerek toplumun ve gerekse bireyin daha iyiye gideceği yönünde bir iyimserlik söz konusuydu. Daha önce ifade edildiği gibi, gerek ilerleme düşüncesinin ve gerekse ona hâkim olan iyimserlik duygusunun kökeni semavî bir din olan Hıristiyanlıktı. Ancak, dünyada başlayıp dünyada biten, âhiretten kopuk bir iyimserliğin hükmettiği ilerleme kavramı, esas itibariyle kültürel bir icattı ve insanlık tarihi göz önüne alındığında oldukça oldukça yeniydi.

İlerleme kavramının nihaî kökeninin Hıristiyanlıktaki eskatoloji, yani “ilm-i nihayet-i âlem” ya da uhreviyyat olduğu söylenebilir. Eskatoloji ilk dönem Hıristiyanlığının mühim bir unsuruydu. Tüm semavî dinler gibi Hıristiyanlığa göre de tarihin sonu vardı ve bir gün nihayete erecekti. Tarih sona erdiğinde kâinat hem maddeten hem manen yeniden tanzim edilecek ve insanların bütün ıztırabı sona erecekti. Kısacası, Hıristiyan dünya görüşü teleolojik bir mahiyetteydi. İlk dönem Hıristiyanları için tarihin sonu mevcut olduğu gibi bu son onlara gayet yakındı. Çoğu ilk dönem Hıristiyan mü’minleri kıyametin kendileri hayattayken kopacağı düşüncesiyle yaşamışlardı.

Zaman ilerledikçe Hıristiyanlığın eskatolojik yönleri merkeziyetini kaybetti, ama asla yok olmadı. Hıristiyan dünya görüşü Ortaçağlarda ve Rönesans sırasında yine geleceğe, ama bu defa dünyevî geleceğe odaklandı.

1600’lerde Avrupa’daki dünya görüşü değişirken, bilimsel keşifler geniş sonuçlar doğurdu. Isaac Newton’un kendisi bir Yaratıcı’nın kâinatı yaratıp onu harekete getirdiğine inansa da, sunduğu mekanistik kâinat tasviri, kâinatın dine veya Tanrı’ya başvurmadan da anlaşılabileceğini tazammun ediyordu. Bu âlem tasavvurunun bir diğer adı, “tabiatçılık”tı.

Nihayet, bu mekanik ve tabiatçı kâinat anlayışı Avrupalıları ekonomi, politika, ahlâk vs. gibi diğer olgu alanlarını da aynı mekanik modelle açıklamaya sevk etti. Bütün bu açıklama çabaları dinin adım adım tartışmadan uzaklaştırılmasına ve maddî dünyayı ve insan olgusunu rasyonel, tahmin ve manipule edilebilir bir mahiyete soktu.

Buna göre, insan aklı eşyanın işleyişini kavrayabilir ve bu işleyişi değiştirebilirdi. Hatta bir kısım radikal Fransız filozofu, Deizm fikrini geliştirerek bütün varoluşun hiçbir ilâhî açıklamaya ihtiyaç kalmadan sırf insan aklı ile anlaşılabileceğini iddia etti.

Gelinen bu noktada, tarihin de rasyonel ve tahmin edilebilir birtakım tabiî kanunlara göre işlediği, Yaratıcı’nın tarihin işleyişiyle hiçbir ilişkisinin bulunmadığı anlayışına, yani mekanik veya tabiatçı tarih anlayışına sıçramak için küçük bir adım yetti. İlk dönem Hıristiyanları için tarih Yaratıcı’nın müdahalesinin bir ürünüydü ve Yaratıcı’nın insanlara bir çeşit tekellümüydü. Ki bu anlayış, yorumcu bir tarih teorisinin doğmasına da yol açmış ve tarihin Yaratıcı’nın insanlıktan maksadını açıklamaya hizmet etmişti.

Ancak, aydınlanma düşünürleri tarihin İlâhî iradenin değil insan eyleminin eseri olduğuna inanıyorlardı. Dolayısıyla, tarih artık bizatihi bir anlam taşımıyordu ve belli bir sonu/gayesi—yani kıyamet ve haşir—yoktu. Yaratıcı’nın küllî iradesini ve âhiret—dünyanın son bulacağı—inancını Hıristiyan eskatolojisinden çıkarıp attığınızda geriye, Aydınlama’nın ilerleme fikrine benzer birşey kalıyordu!

Tarih hâlâ geleceğe dönüktü; ama tahmin edilebilir ve rasyonel kanunlara uyarak insanlar tarafından üretilmekteydi. İnsanlar artık tarihin edilgen kurbanları değil onun etken efendileriydi. Şayet tarihe can veren tabii süreçler anlaşılabilirse, insanlar bu süreçlere hakim olup bugünkünden daha iyi bir gelecek kurabilirlerdi!

İşte bu anlayış, tarihin aynı hedefe yönelik olduğu şeklindeki anlayışla birleşince karşımıza Aydınlanmanın ilerleme kavramı çıkıyordu. İlerlemenin gayesi tanımlanmış değildi, ama sürekli ve sınırsız bir iyileşmeye duyulan derin bir “inanç” vardı. İlerleyerek ulaşılması gereken hedef belli değildi; ama hedef artık bizatihi ilerlemenin kendisi olmuştu.

Trajikti, ama Avrupa’nın yaşadığı tıpkı nereye gittiğini bilmeden sürekli yol alan ve kimi araçlarla giderek hızlanan bir yolcunun haline benziyordu. Bu yolcu menzil-i maksudunu yitirmişti, ama yürümenin bizzat kendisini amaç haline getirmişti.

Avrupa düşüncesi tarihî yolculuğunda, hatalı kılavuzunu—Hıristiyanlığı—öldürmüştü ve yolunu da kaybetmişti. Ama kılavuzun sınırlamalarından kurtulmanın getirdiği serbestlikle çevresindeki nesnelere sınırsız bir merakla yöneliyordu şimdi. Elini attığı her şeydeki düzenden yola çıkarak icat ettiği mekanizmalarla yürüyüşünü daha da hızlandırıyordu.

Bu haliyle ilerlemenin seküler bir ideoloji, ya da dünyevî bir inanç haline getirildiğini söylemek abartı olmaz. Bu sahte din; imanın yerine bilimi, amel-i salihin yerine teknolojik araçları kullanmayı, saadet-i ebediyenin yerine de bu dünyadaki ânlık hazları çoğaltmayı ikame etmeye çalışıyordu.

Başka bir ifadeyle; her bir bilim dalının kâinata (onların deyimiyle “tabiat”a) ilişkin, her geçen gün çoğalan bulguları birleştirilecek; böylece “hakikat”in sırrı çözülecekti; diğer taraftan, bilimin bulguları teknik sahaya uygulanacak ve teknolojik icatlarla insan hayatı konfora kavuşturulacaktı.

Sonuç, “ileride” bir gün yeryüzünde cennetin inşası olacaktı.

Ki, Voltaire’den T. Paine’e kadar birçok aydınlanma düşünürü bu yeryüzü cennetini yazdıkları ütopyalarda uzun uzun resmetmişlerdi.

Bu tabloda, ekonominin bir bilim dalı olarak zuhur etmesi oldukça anlamlıydı. 18. Yüzyılın sonlarında çekirdekleri atılan, 19. Yüzyılda müesses hale gelen ekonomi bilimi, tam da bu yeryüzü cennetine ulaşmanın formüllerini üretme iddiasının ifadesiydi.

Modern ekonomiye göre, yeryüzü cennetine girmenin şartı, ilerleme dininin (Hıristiyanlığa asimetrik olarak geliştirilen) aslî günahından, yani “ihtiyaç”lardan sıyrılmakla girilebilirdi. Diğer bir deyişle, insanın mutlu olması ancak ihtiyaçlarının (ya da isteklerinin) karşılanmasıyla mümkündü. 19. Yüzyılda Adam Smith’le temeli atılan modern ekonominin bu paradigmasının bugün hâlâ geçerli olması ilginç bir husustu.

Rasyonalizmin yanında gelişen başka ideolojiler, aydınlanma resmini tamamlayacaktı. Meselâ, artık kâinat Tanrı merkezli değil, insan merkezli hale gelmişti. Yaratıcı’nın Rububiyeti yok sayılınca; Yaratıcı ve Onun—yaratılmışlık noktasında birbirine eşit—kulları şeklindeki fıtrî hiyerarşi bozulacak, yerini başka zalimane bir hiyerarşiye bırakacaktı: nefsini rableştiren “efendi insan” ve karşısında—insana râm olma noktasında—eşit varlıklar.

İnsan, görevli bir kâhya (İslâmî ifadeyle, halife) makamından istifa edip, sultan ve efendilik tahtına oturtacaktı kendisini. Artık, herşey insan içindi. İnsanın, diğer varlıklara hükmetmeye, onlardan istediği gibi ve istediği kadar yararlanmaya hakkı ve yetkisi vardı.

Bu sakat hiyerarşi, insan toplumuna geldiğimizde, ilerlemiş toplumlar ve geri kalmış toplumlar sınıflamasıyla, insanın insana efendiliğini sonuç verecekti. Yani, bir ideoloji haline getirilen ilerleme, evrim teorisini de yedeğine alarak, Avrupa’nın kültür ve medeniyetteki üstünlüğünü, dahası onun diğer kültürler ve toplumlar üzerindeki mütehakkimane muamelesini meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanılacaktı. İleri Avrupalılar, Amerika’dan Asya’ya geri kalmış toplumlara medeniyet ve ışık götürmeyi bir “görev” bileceklerdi kendilerine!

Dizginlerinden boşanan Avrupa medeniyeti, diğer varlıklara hırsızca saldırdığı gibi, sömürgecilik ve emperyalizm silâhlarıyla Asya ve Afrika’nın toplumlarına da saldıracak ve oralardaki zenginlikleri talan etmeye başlayacaktı.

19. yüzyıla gelindiğinde dünyadaki dengeler tamamen değişmişti. 17. yüzyılda Avrupa maddeten yükselmeye ve güçlenmeye, Asya ise inişe ve zayıflamaya başlamıştı. 19. yüzyılın sonlarındaki resim kaba taslak şöyleydi: Maddeten müreffeh, askerî açıdan galip, kültürel olarak mütehakkim saldırgan bir Avrupa’nın karşısında; fakir, mağlûp, ezik ve ümidini yitirmeye yüz tutmuş bir Asya.

İşte Bediüzzaman’ın, Eski Said dönemindeki ilerleme ya da terakki anlayışını böyle bir tablo içinde düşünmek gerekiyor.

Eski Said'in ilerlemeye bakışı

Said Nursî’nin doğumundan yaklaşık olarak 1920’lerin başına kadarki hayatını “Eski Said” olarak tasnif edecek olursak, bu dönemin, İslâmî niteliği ağır basan Osmanlı Devletinin, ya da siyasî hilâfetin sona erişine dek sürdüğünü görüyoruz. Bu husus, Said Nursî’nin o dönemdeki düşüncelerini ve faaliyetlerini anlarken, genel bir çerçeve sağlaması açısından, önem taşıyor.

O dönemi kabataslak tasvir edecek olursak: İslâm toplumunun 17. yüzyıldan başlayarak kötüleşen siyasî ve iktisadî durumunun 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında dibe vurduğunu söylemek mümkün. Hindistan alt kıtasında İngiliz, Endonezya’da Hollanda sömürgeciliği; Kuzey Afrika’da işgallerle toprak edinen İtalyanlar, İngilizler… ve Ortadoğu’da zevali yaklaşan Osmanlı devleti. Siyasî ve askerî başarısızlıklar; Avrupa’dan gelen pozitivist bilim ve felsefenin dalga dalga yayılması; geleneksel yapının çözülüşü; Avrupalıların “Biz sizden daha ileriyiz” mesajını her fırsatta vermesi ve ellerindeki bilimsel-teknolojik başarıları kolektif egolarına âlet ederek, diğer kültürleri ve toplumları küçümsemesi; Avrupa’nın ve onun değerlerinin topluma sızması; İslâmî tefekkürün sönükleşmesi...

Bu vasatta, 18. yüzyıldan başlayarak Hindistan’da şeyh Veliyullah Dehlevî geleneksel İslâmî anlayışa sâdık kalarak; Seyyid Ahmed Han—kendisine ve takipçilerine “tabiatçı” ünvanını “kazandıracak” ölçüde—bilimci ve akılcı bir yol izleyerek; Arabistan’da Muhammed ibn Abdulvahhab daha katı bir din yorumunu benimseyerek, Afrika’da Seyyid Muhammed Sunusî siyasî bağımsızlığı önceleyerek; Cemaleddin Afganî cüz’î iradeye çokça vurgu yapıp mu’tezile bakış açısına yaklaşarak ve aynı zamanda İslâm Birliği mefkûresini önceleyerek; onun talebesi Muhammed Abduh, Ezher’de tartışmalı fetvalar vererek, hayır-şer konularında akılcı bir tutum izleyerek ve nihayet Muhammed İkbal modernci bir yorum geliştirerek çeşitli çözüm yolları ortaya koymaya çalıştılar.

İslâm dünyasının kalbi hilâfet merkezi Osmanlı, 19. yüzyılda ivme kazanan fiilî bir modernleşme sürecine girmişti bile. Eğitimde, hukukta, hayat tarzında Avrupalılaşma ya da Batılılaşma faaliyetinin çıkış noktasını “geri kalmışlık” psikozu ve devleti ayakta tutma gayreti teşkil ediyordu. Sadece devlet adamlarının değil, Batıcı olsun, Müslüman olsun, hemen bütün düşünürlerin temel kaygılarından birisi, devletin inkırazdan, toplumun geri kalmışlıktan kurtarılmasıydı.

Said Nursî’nin, o dönem mütefekkirleri gibi, geri kalmışlık ve ilerleme konusunu eserlerinde yoğun biçimde işlediğini görürüz.

Eski Said’in eserlerinde şeriat, meşrûtiyet, hürriyet, medeniyet gibi kavramların yanı sıra, terakki de son derece merkezî bir konumdadır. Bilhassa, II. Meşrûtiyet dönemindeki gazete makalelerinde ve konuşmalarında terakki nirengi kavramlardan biridir.

Said Nursî’nin o dönemdeki muhakemesini kısaca özetlersek şunları söyleyebiliriz:

İslâm toplumu geri kalmıştır ve bunun birçok sebebi vardır. İnsanı insan yapan cüz’î iradeyi elinden alan istibdat, ümitsizlik, yalanın sosyal ve siyasî hayatta egemen olması, ırkçılık ve Müslüman toplulukların arasındaki bağların gevşemesi, bireyler ve topluluklar arasında menfî duyguların yükselmesi geri kalmışlığın en önemli nedenlerinden bazılarıdır. Cehalet, ihtilâf, aşırı ferdiyetçilik, memuriyetin bir geçim kaynağı haline gelmesi de geri kalmışlığın sebeplerindendir....

Bir başka sebep, modern okullarla medreselerin ve tekkelerin arasındaki ayrılıktır. Ayrıca, Münâzaraat isimli eserde, tembelliği maskeleyen yanlış bir tevekkül anlayışının da Müslümanların İlâhî iradenin gereği olan sebepler arasındaki düzene karşı inat göstermelerine yol açtığı belirtilir. Yanı sıra, bazı büyüklerin kendi menfaatleri için Müslümanları, aslında âhiretin tarlası olan dünyadan soğutması da geri kalmanın bir sebebidir.

Yukarıda bahsi geçen faktörlerin hemen hepsinin, tıpkı az sonra sayacağımız terakkinin şartları gibi, dinî ve sosyo-psikolojik nitelikli oluşu, son derece dikkat çekicidir. Ayrıca, Eski Said, doğrudan doğruya İslâmın ve Müslümanların terakkisiyle ilgilidir; dünyevî bir kurum olarak bir devletin inkırazdan kurtulması onun öncelikleri arasında değildir. Bu yönüyle, Said Nursî’nin, sunduğu reçetelerle, ekonomik ve siyasî ilerleme yoluyla dini de ayakta tutacağı düşünülen devleti kurtarmaya çalışan İslâmcılardan ayrıldığı söylenebilir.

Said Nursî’ye göre, mevcut geri kalmışlıktan kurtulmak için, her şeyden önce rahmeti İlâhîye’ye kuvvetle ümit bağlamak; sosyal ve siyasal hayatta sıdkı, yani doğruluğu hakim kılmak, gerek bireyler, gerekse toplumlar sevgiyi tesis etmek, Allah’a kulluğa dayalı bir hürriyet ve hakikate dayalı bir tartışma zemini ile Müslümanlar arasındaki bağların kuvvetlendirilmesi, Müslüman bireylerde diğergâmlığın ve fedakârlığın kaynağı olan kudsî İslâmiyet milliyetinin kuvvetlendirilmesi... gerekmektedir.

Eski Said’in ümit konusuna son derece önem verdiğini ve her fırsatta Müslüman muhataplarına İslâmiyet’in ilerlemeye engel teşkil etmediğini, Müslümanların da gerek geçmişleriyle, gerekse halihazır himmetleriyle terakkiye kabiliyetli olduğunu hatırlattığını görüyoruz.

Burada bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Yukarıdaki tesbitlere ilişkin genel bir aşinalığın olduğunu söylemek mümkün. Ama Said Nursî’nin ilk dönem fikirlerini daha iyi anlayabilmek için, onun tesbitlerinde “olmayan” ögeler üzerinde de durmak gerekiyor. İlerleyen satırlarda, Eski Said’in düşüncelerinde bulunmayan hususlar yer almaktadır:

1) Müteal boyutun eksikliğini ifade eden, doğrusal zaman anlayışı.

Doğrusal zaman anlayışı, Avrupa aydınlanmasının ve onun anahtar kavramı olan “ilerleme”nin özünü oluşturur. Tarihin—ya da zamanın—herhangi bir amacı olmaksızın, mekanik bir biçimde, sebep-sonuç ilişkileriyle “ilerlediğini” ileri süren bu anlayış, semavî dinlerin beyan ettiği ve varoluşta da esas olan çevrimsel—ya da devrevî—zaman idrakine ters düşmektedir. Ancak, Said Nursî, bu doğrusal zaman ve tarih tasavvurunu reddeder:

“…Evet, bakınız, zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehası birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. (Hutbe-i Şamiye)

2) Avrupa’nın ilerleme aşamalarını taklidi amaçlayan İslâmî bir aydınlanma çağrısı.

Mu’tezile mezhebinin akılcılığını modern dönemde yeniden ihyaya çalışan, ilerlemeye mani olduğunu iddia ettikleri Eş’arî kelâmını suçlayan, aklın vahyin rehberliğine ihtiyaç kalmadan iyiyi kötüden ayırabileceğini ileri süren kimi Müslüman düşünürlerin aksine, Said Nursî, ehl-i sünnet anlayışından ayrılmamıştır.

3) Akılcılık ve içtihad vurgusu.

İslâm toplumunun fikrî ve fiilî durgunluğunun sona erdirilmesi için, vahiy-akıl dengesinde aklı önceleyerek içtihada yeniden işlerlik kazandırılmasını isteyenlere mukabil, Said Nursî’de, problemin din üzerinde oynayarak değil, bireylerin ve toplumların dine bağlılıklarının korunarak, hatta kuvvetlendirilerek çözülebileceği görüşü hakimdir.

4) Modern bilimlerin ve modern okulların öncelenmesi.

Osmanlı başta olmak üzere, Müslüman ülkelerde 19. yüzyılda giderek hızlanan modernleşme sürecinde Avrupaî okullarda okutulan pozitif bilimlerin büyük etkisi olmuştu. Bu eğilim, şahsî dindarlığına rağmen, Sultan Abdülhamid döneminde de olanca hızıyla devam etmişti. Said Nursî’nin başından beri bu husustaki ısrarlı tutumu, dinî ilimlerle modern bilimlerin beraber okutulacağı ve onların kaynaştırılmasıyla hakikatin tecellisine vesile olacak bir üniversitenin Doğu’da kurulması şeklinde olmuştu.

5) Teknolojinin seküler kabulü.

Eski Said, Avrupa’da doğan teknolojik gelişmeleri, yalınkat bir şekilde kabule taraftar değildir. Medeniyetin güzellikleri ve çirkinlikleri ayrımını sık sık gündeme getirerek, ikincisine kapıları kapayıp ilkine talip olunması gerektiğini vurgulamasından başka, çağdaş İslâm tefekkürüne son derece önemli bir katkıda da bulunmuştur.

Bu katkı, daha sonraları Yeni Said’in terakkiye bakışının odağını oluşturacak olan, teknolojik buluşlarla peygamber mucizelerini ilişkilendirmesidir.

İşarâtü’l-İcaz’da çekirdek olarak yer alan bu oldukça yeni ve orijinal yaklaşımı Said Nursî, 20. Söz’de tekâmül ettirecektir. (Bu konu, “Yeni Said’in ilerlemeye bakışı” başlığı altında ayrıntılı biçimde ele alınacaktır.)

6) İlerlemeyi Müslümanların egemenliği için istemek.

Said Nursî, Avrupa’nın bozuk fikirlerine karşı savaşırken onun mücadeleyi ve hakimiyeti esas tutan düsturuna yenik düşmemiştir. Bilim ve teknolojiyi Müslüman egemenliğine basamak yapmak için değil, Müslümanların fakirlikten kurtulması ve insaniyeten terakki etmeleri için istemiştir.

“Fen ve san’at silâhıyla cehalet ve fakra hücum ediniz.” (H. Şamiye)

Said Nursî’nin cihadındaki düşman ne Batı, ne Hıristiyanlar, ne de Avrupalılardır. Ki “Bizim düşmanımız fakr, ihtiyaç, ihtilâftır” ilkesi de aynı noktaya işaret eder.

“Ecnebiler fünun ve sanayi silâhıyla bizi eziyorlar. Biz de fen ve san’at silâhıyla ilâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârla cihad edeceğiz.” (s. 1930)

O yüzden, meşhur bir Müslüman düşünüre ait olan aşağıdaki yaklaşım Said Nursî’nin uzağındadır:

Galip gelmiş elini başka milletlere doğru uzatarak kendi bünyesini besleyecek, kendi varlığını kuvvetlendirecek maddeleri onlardan almayan millet mutlaka günün birinde başka milletler tarafından kemirilecek, yutulacak, dünya yüzünden kaldırılacaktır. Milletler arasındaki tagallüb [zorbalık], şahsî hayattaki beslenme gibidir. (İslâmcıların Siyasî Görüşleri, İsmail Kara)

7) İlerlemeyi maddî ve askerî açıdan kuvvetlenmek için istemek.

Başka bir Müslüman âlimin bir âyetteki “düşmana karşı kuvvet hazırlama” emrinin tefsiri niteliğindeki su anlayışını da Said Nursî’de bulmak mümkün değildir:

“Evvelen: Ticaret, ziraat, san’at terakki ettirilerek kuvve-i berriye ve bahriyenin mütevakkıf olduğu para ihzar edilmeli.

“Saniyen: Madenler işleterek, tersaneler, tophaneler, fabrikalar tesis ve asrına göre son sistemde toplar, tüfenkler, kılınçlar, süngüler, zırhlılar, balonlar gibi her nevi savaş âletleri tedarik edilmeli...” (İ.S. Görüşleri)

Bunun sebebi, Eski Said’in zihninin siyasî yapıdan ve devletçi düzenlemelerden özgür olmasıdır. Onun gayesi, Müslümanların siyasî hakimiyeti değil, İslâmiyet’in ilkelerinin hakimiyetidir. Endişesi, herhangi bir dünyevî kurum ya da değer değil, din içindir. Dolayısıyla, terakkiyi Müslümanların siyaseten hakim olmaları için değil, “ilâ-yı insaniyet” ve onun sonucu olarak da “ilâ-yı kelimetullah” için istemektedir.

“Hakikî medeniyet nevi insanın terakki ve tekemmülüne ve mahiyeti nev’iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet ettiğinden, bu nokta-i nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir.”

(Divan-ı Harb-i Örfî)

 

Murat Çiftkaya
Murat Çiftkaya

Murat Çiftkaya

Röportaj

Murat Çiftkaya İle Röportaj

 

Sitemizdeki Yazıları

Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı

Ağaç Gölgesindeki Yolcular

Âhiret Nerede?

Ahlâk-ı Mahza

Akıllı Tasarım

Altıncı His Mi? Dördüncü Göz Mü ?

Amelikalılar, Calud, Davud ve beş çakıl taşı (1)

Anarşi, Kulluğun Bittiği Yerde Başlar

Anlatılan Bizim Hikayemiz

Anneler Ve Melekler

Aşk Rahmettendir

Asra Sığan İkindiler

Asra Sığan İkindiler

Avrupa İslâmı Hazmedebilir Mi?

Avrupa’nın Varoluşsal Sıkıntıları

Avrupa'yı Yeniden Düşünmek

Ayakkabı Teki

Ayırmayan Ölümler Yaşayabilmek

Babalar Ve Oğullar

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Başı Dik Duruş

Batıyı Hangi Ucundan Tutmalı

Bayrak

Ben Okuyamam ki!

Ben Onu Çok Sevmiştim

Bıçak İsmail’i Neden Kesmedi?

Bilgi Taşı

Bir Aşk Hikayesi

Bir Ateistin Oluşumu Ve Parçalanışı

Bir Başka Açıdan Ekonomi(miz)

Bir Dolunay Hikayesi

Bir Güneydoğu Gezisinden - 1

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir inek hikayesi

Bir Röntgencilik Ve Teşhircilik Aracı Olarak Televizyon

Bir Ömür, Üç Saate Sığar mı Arkadaş?

Biz Bize Benzeriz

"Bizim" despotizmimiz daha mı iyidir?

Bu da Benim Tasarlanmış Rüyam

Bu Yarış Başka Yarış

Çöl Ve İsim

Delik Kova

Devletler de Ölür

Dillerin Dili

Dine Karşı Üç Tarz-ı Siyaset

Din, Hayatın Hayatıdır

Din, Modernlik, İmaj Ve Kadın

"Doğru Sadece Benim Bildiğimdir"

Dün dündür, bugün bugündür

Düştüğü Yerden Kalkmak

Ekolojik Kriz mi, Manevî Kriz mi ?

Ekonomik Kriz" ya da Yasak Meyveyi Yemek

Elbette Gelişmeli, Ama Nasıl?

Emanetçilik mi, Saltanat mı ?

En Büyük Sahtekârlık

En Güzel Gül Ya da Aşka Aşık Olmak

Erkek Erkektir, Kadın da Kadın

Erkekler de Yuvalarına Dönmeli

Eski Said'in İlerlemeye Bakışı

Evlilik Ağacı

"Futbol, Sadece Futbol Değildir"

Gençlere Neler Oluyor ?

Gençlik Hastalığı

Gerçekten "1111" Olabilmek

Gizli Sofistlik

Göz Nasıl Görür ?

Güleriz Ağlanacak Halimize

Hacılar, Turistler Ve Aylaklar

Hangi Kılıç: Rişarların mı? Eyyübîlerin mi?

Havuza Taş Atmak Yasaktır

Hayat Bir Muamma mı?

Hayat Tarzı Savaşları

İffeti Yeniden Hatırlamak

İktidar Mücadelesi

İlâhî Katrina, İlâhî Rita!

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

İmandaki Lezzet

Irak Vadisinde Türkler, Kürtler ve Araplar

İslamcı Aklın Hazin Göçü

"İşte şimdi evlenebilirsin?"

"John Malkovich Olmak" Ya da Fatma Teyze Gibi Olmak

Kadın Ve Eğe Kemiği

Kalbimden Vuracaklar Beni

Kalorifer

Kalpsiz Akıl Olur mu ?

Kayayı İtmek

Kedi Mektupları Yazarına Mektubumdur

Kılıbıklar, Kalbi Ilıklar

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 1

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 1

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 3

Kredi Kartına 8 Taksit" Satılık Akıllar

Küçük Ev

Kum Tanesinden İnci Tanesine

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 1

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 2

Kürt Sorunu, Türk Sorunu

Laik, Ama Kutsal

Mafya, İçimizdeki Anarşi

Mardin'de Hüzün Ve Kilit Taşı

Materyalist İktisat Neyi Öğretir?

Modern İdeolojik Bir Proje Olarak İslâmcılık

Modern İnsan: Zoraki Turist

Müslüman Ve Para

Namuslu Bir Sol Hayal mi?

Neden Yoksulluk Var?

Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik

Normalliğin Deliliği

ÖSS Ya da Kayayı İtmek

'Bayan! Peçenizle beni çok korkutuyorsunuz!'

Plajların Efendisi Veya Sınırları Kim Çözecek ?

Projenin İflâsı

Protestanlaştırma, İslâm Ve Said Nursi

Ramazan'ı İsraf Etmemek

Renkler Ve Cehaletler

Rızk Risktedir

Sâd Sûresinin Işığında Din, Bilim Ve Dogmalar

Said Nursî Nerede Yatıyor?

Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!

Seküler Ahlâk Mümkün mü?

Seküler Riyazet : Diyet

Sepetteki Sır

Sevmek Ve Kıskanmak

Sıkıntı Çağına Bir Derkenar

Sınavdan Önce Hayat Var mı?

Sorular Ve Cevaplar

Sözün Özü

Suya Kanmak

Şu Dağlarda Çoban Olsaydım

Tarafsız Bölgenin Sakinleri

Tatili Tatil Etmek

Teselli Bulmak İçin mi İnanırız?

Tillo'nun Yüksek Ruhları

Tuğçe Hristiyan Olmuş

"Türk Modernleşmesi"nin Sembolü Kadın

Üfleyenler, Oynayanlar Ve Seyredenler

Ulusal Tiyatro

Ulus-Devlet, Bizim Neyimiz Olur?

Üniversite Sınavı Koca Bir Kaya...

Varlığımız Kime Emanet?

Var Olmak, Görünmektir

Ve Âdemoğluna Bütün İsimleri Öğretti

Vermek Çoğalmaktır.

Yakınmak Veya Sığınmak.

Yalan Yok, Kor-ku-yo-rum!

Yazmak Ve Yaşamak

Yetim Gözler

Yoksa Modern Bilim Bir Hurafe mi?

Yoksulluk İçimizde

 

Sitemizdeki Öyküleri

Arkadaşım

Dalı Bırakabilmek

Değerli Taş

Delik Kova

Dilenci Kim ?

Doğumdan Sonra Hayat Var mı?

Gökten Para Yağarsa

Hayır

Huzur

Kardeşim

Kayayı İtmek

Kral

Ne Kadar Fakir ?

Sandığımızda, Sandığımızdan Çok Şey Var

Sevinç

Sevinç

Sihirli Keman

Sultan Kim?

Tüccar

Yeter ki Sen İste!

Murat Çiftkaya

Röportaj

Murat Çiftkaya İle Röportaj

 

Sitemizdeki Yazıları

Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı

Ağaç Gölgesindeki Yolcular

Âhiret Nerede?

Ahlâk-ı Mahza

Akıllı Tasarım

Altıncı His Mi? Dördüncü Göz Mü ?

Amelikalılar, Calud, Davud ve beş çakıl taşı (1)

Anarşi, Kulluğun Bittiği Yerde Başlar

Anlatılan Bizim Hikayemiz

Anneler Ve Melekler

Aşk Rahmettendir

Asra Sığan İkindiler

Asra Sığan İkindiler

Avrupa İslâmı Hazmedebilir Mi?

Avrupa’nın Varoluşsal Sıkıntıları

Avrupa'yı Yeniden Düşünmek

Ayakkabı Teki

Ayırmayan Ölümler Yaşayabilmek

Babalar Ve Oğullar

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Başı Dik Duruş

Batıyı Hangi Ucundan Tutmalı

Bayrak

Ben Okuyamam ki!

Ben Onu Çok Sevmiştim

Bıçak İsmail’i Neden Kesmedi?

Bilgi Taşı

Bir Aşk Hikayesi

Bir Ateistin Oluşumu Ve Parçalanışı

Bir Başka Açıdan Ekonomi(miz)

Bir Dolunay Hikayesi

Bir Güneydoğu Gezisinden - 1

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir inek hikayesi

Bir Röntgencilik Ve Teşhircilik Aracı Olarak Televizyon

Bir Ömür, Üç Saate Sığar mı Arkadaş?

Biz Bize Benzeriz

"Bizim" despotizmimiz daha mı iyidir?

Bu da Benim Tasarlanmış Rüyam

Bu Yarış Başka Yarış

Çöl Ve İsim

Delik Kova

Devletler de Ölür

Dillerin Dili

Dine Karşı Üç Tarz-ı Siyaset

Din, Hayatın Hayatıdır

Din, Modernlik, İmaj Ve Kadın

"Doğru Sadece Benim Bildiğimdir"

Dün dündür, bugün bugündür

Düştüğü Yerden Kalkmak

Ekolojik Kriz mi, Manevî Kriz mi ?

Ekonomik Kriz" ya da Yasak Meyveyi Yemek

Elbette Gelişmeli, Ama Nasıl?

Emanetçilik mi, Saltanat mı ?

En Büyük Sahtekârlık

En Güzel Gül Ya da Aşka Aşık Olmak

Erkek Erkektir, Kadın da Kadın

Erkekler de Yuvalarına Dönmeli

Eski Said'in İlerlemeye Bakışı

Evlilik Ağacı

"Futbol, Sadece Futbol Değildir"

Gençlere Neler Oluyor ?

Gençlik Hastalığı

Gerçekten "1111" Olabilmek

Gizli Sofistlik

Göz Nasıl Görür ?

Güleriz Ağlanacak Halimize

Hacılar, Turistler Ve Aylaklar

Hangi Kılıç: Rişarların mı? Eyyübîlerin mi?

Havuza Taş Atmak Yasaktır

Hayat Bir Muamma mı?

Hayat Tarzı Savaşları

İffeti Yeniden Hatırlamak

İktidar Mücadelesi

İlâhî Katrina, İlâhî Rita!

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

İmandaki Lezzet

Irak Vadisinde Türkler, Kürtler ve Araplar

İslamcı Aklın Hazin Göçü

"İşte şimdi evlenebilirsin?"

"John Malkovich Olmak" Ya da Fatma Teyze Gibi Olmak

Kadın Ve Eğe Kemiği

Kalbimden Vuracaklar Beni

Kalorifer

Kalpsiz Akıl Olur mu ?

Kayayı İtmek

Kedi Mektupları Yazarına Mektubumdur

Kılıbıklar, Kalbi Ilıklar

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 1

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 1

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 3

Kredi Kartına 8 Taksit" Satılık Akıllar

Küçük Ev

Kum Tanesinden İnci Tanesine

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 1

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 2

Kürt Sorunu, Türk Sorunu

Laik, Ama Kutsal

Mafya, İçimizdeki Anarşi

Mardin'de Hüzün Ve Kilit Taşı

Materyalist İktisat Neyi Öğretir?

Modern İdeolojik Bir Proje Olarak İslâmcılık

Modern İnsan: Zoraki Turist

Müslüman Ve Para

Namuslu Bir Sol Hayal mi?

Neden Yoksulluk Var?

Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik

Normalliğin Deliliği

ÖSS Ya da Kayayı İtmek

'Bayan! Peçenizle beni çok korkutuyorsunuz!'

Plajların Efendisi Veya Sınırları Kim Çözecek ?

Projenin İflâsı

Protestanlaştırma, İslâm Ve Said Nursi

Ramazan'ı İsraf Etmemek

Renkler Ve Cehaletler

Rızk Risktedir

Sâd Sûresinin Işığında Din, Bilim Ve Dogmalar

Said Nursî Nerede Yatıyor?

Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!

Seküler Ahlâk Mümkün mü?

Seküler Riyazet : Diyet

Sepetteki Sır

Sevmek Ve Kıskanmak

Sıkıntı Çağına Bir Derkenar

Sınavdan Önce Hayat Var mı?

Sorular Ve Cevaplar

Sözün Özü

Suya Kanmak

Şu Dağlarda Çoban Olsaydım

Tarafsız Bölgenin Sakinleri

Tatili Tatil Etmek

Teselli Bulmak İçin mi İnanırız?

Tillo'nun Yüksek Ruhları

Tuğçe Hristiyan Olmuş

"Türk Modernleşmesi"nin Sembolü Kadın

Üfleyenler, Oynayanlar Ve Seyredenler

Ulusal Tiyatro

Ulus-Devlet, Bizim Neyimiz Olur?

Üniversite Sınavı Koca Bir Kaya...

Varlığımız Kime Emanet?

Var Olmak, Görünmektir

Ve Âdemoğluna Bütün İsimleri Öğretti

Vermek Çoğalmaktır.

Yakınmak Veya Sığınmak.

Yalan Yok, Kor-ku-yo-rum!

Yazmak Ve Yaşamak

Yetim Gözler

Yoksa Modern Bilim Bir Hurafe mi?

Yoksulluk İçimizde

 

Sitemizdeki Öyküleri

Arkadaşım

Dalı Bırakabilmek

Değerli Taş

Delik Kova

Dilenci Kim ?

Doğumdan Sonra Hayat Var mı?

Gökten Para Yağarsa

Hayır

Huzur

Kardeşim

Kayayı İtmek

Kral

Ne Kadar Fakir ?

Sandığımızda, Sandığımızdan Çok Şey Var

Sevinç

Sevinç

Sihirli Keman

Sultan Kim?

Tüccar

Yeter ki Sen İste!

Murat Çiftkaya

Röportaj

Murat Çiftkaya İle Röportaj

 

Sitemizdeki Yazıları

Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı

Ağaç Gölgesindeki Yolcular

Âhiret Nerede?

Ahlâk-ı Mahza

Akıllı Tasarım

Altıncı His Mi? Dördüncü Göz Mü ?

Amelikalılar, Calud, Davud ve beş çakıl taşı (1)

Anarşi, Kulluğun Bittiği Yerde Başlar

Anlatılan Bizim Hikayemiz

Anneler Ve Melekler

Aşk Rahmettendir

Asra Sığan İkindiler

Asra Sığan İkindiler

Avrupa İslâmı Hazmedebilir Mi?

Avrupa’nın Varoluşsal Sıkıntıları

Avrupa'yı Yeniden Düşünmek

Ayakkabı Teki

Ayırmayan Ölümler Yaşayabilmek

Babalar Ve Oğullar

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Başı Dik Duruş

Batıyı Hangi Ucundan Tutmalı

Bayrak

Ben Okuyamam ki!

Ben Onu Çok Sevmiştim

Bıçak İsmail’i Neden Kesmedi?

Bilgi Taşı

Bir Aşk Hikayesi

Bir Ateistin Oluşumu Ve Parçalanışı

Bir Başka Açıdan Ekonomi(miz)

Bir Dolunay Hikayesi

Bir Güneydoğu Gezisinden - 1

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir inek hikayesi

Bir Röntgencilik Ve Teşhircilik Aracı Olarak Televizyon

Bir Ömür, Üç Saate Sığar mı Arkadaş?

Biz Bize Benzeriz

"Bizim" despotizmimiz daha mı iyidir?

Bu da Benim Tasarlanmış Rüyam

Bu Yarış Başka Yarış

Çöl Ve İsim

Delik Kova

Devletler de Ölür

Dillerin Dili

Dine Karşı Üç Tarz-ı Siyaset

Din, Hayatın Hayatıdır

Din, Modernlik, İmaj Ve Kadın

"Doğru Sadece Benim Bildiğimdir"

Dün dündür, bugün bugündür

Düştüğü Yerden Kalkmak

Ekolojik Kriz mi, Manevî Kriz mi ?

Ekonomik Kriz" ya da Yasak Meyveyi Yemek

Elbette Gelişmeli, Ama Nasıl?

Emanetçilik mi, Saltanat mı ?

En Büyük Sahtekârlık

En Güzel Gül Ya da Aşka Aşık Olmak

Erkek Erkektir, Kadın da Kadın

Erkekler de Yuvalarına Dönmeli

Eski Said'in İlerlemeye Bakışı

Evlilik Ağacı

"Futbol, Sadece Futbol Değildir"

Gençlere Neler Oluyor ?

Gençlik Hastalığı

Gerçekten "1111" Olabilmek

Gizli Sofistlik

Göz Nasıl Görür ?

Güleriz Ağlanacak Halimize

Hacılar, Turistler Ve Aylaklar

Hangi Kılıç: Rişarların mı? Eyyübîlerin mi?

Havuza Taş Atmak Yasaktır

Hayat Bir Muamma mı?

Hayat Tarzı Savaşları

İffeti Yeniden Hatırlamak

İktidar Mücadelesi

İlâhî Katrina, İlâhî Rita!

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

İmandaki Lezzet

Irak Vadisinde Türkler, Kürtler ve Araplar

İslamcı Aklın Hazin Göçü

"İşte şimdi evlenebilirsin?"

"John Malkovich Olmak" Ya da Fatma Teyze Gibi Olmak

Kadın Ve Eğe Kemiği

Kalbimden Vuracaklar Beni

Kalorifer

Kalpsiz Akıl Olur mu ?

Kayayı İtmek

Kedi Mektupları Yazarına Mektubumdur

Kılıbıklar, Kalbi Ilıklar

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 1

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 1

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 3

Kredi Kartına 8 Taksit" Satılık Akıllar

Küçük Ev

Kum Tanesinden İnci Tanesine

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 1

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 2

Kürt Sorunu, Türk Sorunu

Laik, Ama Kutsal

Mafya, İçimizdeki Anarşi

Mardin'de Hüzün Ve Kilit Taşı

Materyalist İktisat Neyi Öğretir?

Modern İdeolojik Bir Proje Olarak İslâmcılık

Modern İnsan: Zoraki Turist

Müslüman Ve Para

Namuslu Bir Sol Hayal mi?

Neden Yoksulluk Var?

Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik

Normalliğin Deliliği

ÖSS Ya da Kayayı İtmek

'Bayan! Peçenizle beni çok korkutuyorsunuz!'

Plajların Efendisi Veya Sınırları Kim Çözecek ?

Projenin İflâsı

Protestanlaştırma, İslâm Ve Said Nursi

Ramazan'ı İsraf Etmemek

Renkler Ve Cehaletler

Rızk Risktedir

Sâd Sûresinin Işığında Din, Bilim Ve Dogmalar

Said Nursî Nerede Yatıyor?

Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!

Seküler Ahlâk Mümkün mü?

Seküler Riyazet : Diyet

Sepetteki Sır

Sevmek Ve Kıskanmak

Sıkıntı Çağına Bir Derkenar

Sınavdan Önce Hayat Var mı?

Sorular Ve Cevaplar

Sözün Özü

Suya Kanmak

Şu Dağlarda Çoban Olsaydım

Tarafsız Bölgenin Sakinleri

Tatili Tatil Etmek

Teselli Bulmak İçin mi İnanırız?

Tillo'nun Yüksek Ruhları

Tuğçe Hristiyan Olmuş

"Türk Modernleşmesi"nin Sembolü Kadın

Üfleyenler, Oynayanlar Ve Seyredenler

Ulusal Tiyatro

Ulus-Devlet, Bizim Neyimiz Olur?

Üniversite Sınavı Koca Bir Kaya...

Varlığımız Kime Emanet?

Var Olmak, Görünmektir

Ve Âdemoğluna Bütün İsimleri Öğretti

Vermek Çoğalmaktır.

Yakınmak Veya Sığınmak.

Yalan Yok, Kor-ku-yo-rum!

Yazmak Ve Yaşamak

Yetim Gözler

Yoksa Modern Bilim Bir Hurafe mi?

Yoksulluk İçimizde

 

Sitemizdeki Öyküleri

Arkadaşım

Dalı Bırakabilmek

Değerli Taş

Delik Kova

Dilenci Kim ?

Doğumdan Sonra Hayat Var mı?

Gökten Para Yağarsa

Hayır

Huzur

Kardeşim

Kayayı İtmek

Kral

Ne Kadar Fakir ?

Sandığımızda, Sandığımızdan Çok Şey Var

Sevinç

Sevinç

Sihirli Keman

Sultan Kim?

Tüccar

Yeter ki Sen İste!

Murat Çiftkaya
Murat Çiftkaya

Murat Çiftkaya

Röportaj

Murat Çiftkaya İle Röportaj

 

Sitemizdeki Yazıları

Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı

Ağaç Gölgesindeki Yolcular

Âhiret Nerede?

Ahlâk-ı Mahza

Akıllı Tasarım

Altıncı His Mi? Dördüncü Göz Mü ?

Amelikalılar, Calud, Davud ve beş çakıl taşı (1)

Anarşi, Kulluğun Bittiği Yerde Başlar

Anlatılan Bizim Hikayemiz

Anneler Ve Melekler

Aşk Rahmettendir

Asra Sığan İkindiler

Asra Sığan İkindiler

Avrupa İslâmı Hazmedebilir Mi?

Avrupa’nın Varoluşsal Sıkıntıları

Avrupa'yı Yeniden Düşünmek

Ayakkabı Teki

Ayırmayan Ölümler Yaşayabilmek

Babalar Ve Oğullar

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Başı Dik Duruş

Batıyı Hangi Ucundan Tutmalı

Bayrak

Ben Okuyamam ki!

Ben Onu Çok Sevmiştim

Bıçak İsmail’i Neden Kesmedi?

Bilgi Taşı

Bir Aşk Hikayesi

Bir Ateistin Oluşumu Ve Parçalanışı

Bir Başka Açıdan Ekonomi(miz)

Bir Dolunay Hikayesi

Bir Güneydoğu Gezisinden - 1

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir inek hikayesi

Bir Röntgencilik Ve Teşhircilik Aracı Olarak Televizyon

Bir Ömür, Üç Saate Sığar mı Arkadaş?

Biz Bize Benzeriz

"Bizim" despotizmimiz daha mı iyidir?

Bu da Benim Tasarlanmış Rüyam

Bu Yarış Başka Yarış

Çöl Ve İsim

Delik Kova

Devletler de Ölür

Dillerin Dili

Dine Karşı Üç Tarz-ı Siyaset

Din, Hayatın Hayatıdır

Din, Modernlik, İmaj Ve Kadın

"Doğru Sadece Benim Bildiğimdir"

Dün dündür, bugün bugündür

Düştüğü Yerden Kalkmak

Ekolojik Kriz mi, Manevî Kriz mi ?

Ekonomik Kriz" ya da Yasak Meyveyi Yemek

Elbette Gelişmeli, Ama Nasıl?

Emanetçilik mi, Saltanat mı ?

En Büyük Sahtekârlık

En Güzel Gül Ya da Aşka Aşık Olmak

Erkek Erkektir, Kadın da Kadın

Erkekler de Yuvalarına Dönmeli

Eski Said'in İlerlemeye Bakışı

Evlilik Ağacı

"Futbol, Sadece Futbol Değildir"

Gençlere Neler Oluyor ?

Gençlik Hastalığı

Gerçekten "1111" Olabilmek

Gizli Sofistlik

Göz Nasıl Görür ?

Güleriz Ağlanacak Halimize

Hacılar, Turistler Ve Aylaklar

Hangi Kılıç: Rişarların mı? Eyyübîlerin mi?

Havuza Taş Atmak Yasaktır

Hayat Bir Muamma mı?

Hayat Tarzı Savaşları

İffeti Yeniden Hatırlamak

İktidar Mücadelesi

İlâhî Katrina, İlâhî Rita!

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

İmandaki Lezzet

Irak Vadisinde Türkler, Kürtler ve Araplar

İslamcı Aklın Hazin Göçü

"İşte şimdi evlenebilirsin?"

"John Malkovich Olmak" Ya da Fatma Teyze Gibi Olmak

Kadın Ve Eğe Kemiği

Kalbimden Vuracaklar Beni

Kalorifer

Kalpsiz Akıl Olur mu ?

Kayayı İtmek

Kedi Mektupları Yazarına Mektubumdur

Kılıbıklar, Kalbi Ilıklar

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 1

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 1

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 3

Kredi Kartına 8 Taksit" Satılık Akıllar

Küçük Ev

Kum Tanesinden İnci Tanesine

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 1

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 2

Kürt Sorunu, Türk Sorunu

Laik, Ama Kutsal

Mafya, İçimizdeki Anarşi

Mardin'de Hüzün Ve Kilit Taşı

Materyalist İktisat Neyi Öğretir?

Modern İdeolojik Bir Proje Olarak İslâmcılık

Modern İnsan: Zoraki Turist

Müslüman Ve Para

Namuslu Bir Sol Hayal mi?

Neden Yoksulluk Var?

Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik

Normalliğin Deliliği

ÖSS Ya da Kayayı İtmek

'Bayan! Peçenizle beni çok korkutuyorsunuz!'

Plajların Efendisi Veya Sınırları Kim Çözecek ?

Projenin İflâsı

Protestanlaştırma, İslâm Ve Said Nursi

Ramazan'ı İsraf Etmemek

Renkler Ve Cehaletler

Rızk Risktedir

Sâd Sûresinin Işığında Din, Bilim Ve Dogmalar

Said Nursî Nerede Yatıyor?

Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!

Seküler Ahlâk Mümkün mü?

Seküler Riyazet : Diyet

Sepetteki Sır

Sevmek Ve Kıskanmak

Sıkıntı Çağına Bir Derkenar

Sınavdan Önce Hayat Var mı?

Sorular Ve Cevaplar

Sözün Özü

Suya Kanmak

Şu Dağlarda Çoban Olsaydım

Tarafsız Bölgenin Sakinleri

Tatili Tatil Etmek

Teselli Bulmak İçin mi İnanırız?

Tillo'nun Yüksek Ruhları

Tuğçe Hristiyan Olmuş

"Türk Modernleşmesi"nin Sembolü Kadın

Üfleyenler, Oynayanlar Ve Seyredenler

Ulusal Tiyatro

Ulus-Devlet, Bizim Neyimiz Olur?

Üniversite Sınavı Koca Bir Kaya...

Varlığımız Kime Emanet?

Var Olmak, Görünmektir

Ve Âdemoğluna Bütün İsimleri Öğretti

Vermek Çoğalmaktır.

Yakınmak Veya Sığınmak.

Yalan Yok, Kor-ku-yo-rum!

Yazmak Ve Yaşamak

Yetim Gözler

Yoksa Modern Bilim Bir Hurafe mi?

Yoksulluk İçimizde

 

Sitemizdeki Öyküleri

Arkadaşım

Dalı Bırakabilmek

Değerli Taş

Delik Kova

Dilenci Kim ?

Doğumdan Sonra Hayat Var mı?

Gökten Para Yağarsa

Hayır

Huzur

Kardeşim

Kayayı İtmek

Kral

Ne Kadar Fakir ?

Sandığımızda, Sandığımızdan Çok Şey Var

Sevinç

Sevinç

Sihirli Keman

Sultan Kim?

Tüccar

Yeter ki Sen İste!

Murat Çiftkaya

Röportaj

Murat Çiftkaya İle Röportaj

 

Sitemizdeki Yazıları

Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı

Ağaç Gölgesindeki Yolcular

Âhiret Nerede?

Ahlâk-ı Mahza

Akıllı Tasarım

Altıncı His Mi? Dördüncü Göz Mü ?

Amelikalılar, Calud, Davud ve beş çakıl taşı (1)

Anarşi, Kulluğun Bittiği Yerde Başlar

Anlatılan Bizim Hikayemiz

Anneler Ve Melekler

Aşk Rahmettendir

Asra Sığan İkindiler

Asra Sığan İkindiler

Avrupa İslâmı Hazmedebilir Mi?

Avrupa’nın Varoluşsal Sıkıntıları

Avrupa'yı Yeniden Düşünmek

Ayakkabı Teki

Ayırmayan Ölümler Yaşayabilmek

Babalar Ve Oğullar

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Başı Dik Duruş

Batıyı Hangi Ucundan Tutmalı

Bayrak

Ben Okuyamam ki!

Ben Onu Çok Sevmiştim

Bıçak İsmail’i Neden Kesmedi?

Bilgi Taşı

Bir Aşk Hikayesi

Bir Ateistin Oluşumu Ve Parçalanışı

Bir Başka Açıdan Ekonomi(miz)

Bir Dolunay Hikayesi

Bir Güneydoğu Gezisinden - 1

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir inek hikayesi

Bir Röntgencilik Ve Teşhircilik Aracı Olarak Televizyon

Bir Ömür, Üç Saate Sığar mı Arkadaş?

Biz Bize Benzeriz

"Bizim" despotizmimiz daha mı iyidir?

Bu da Benim Tasarlanmış Rüyam

Bu Yarış Başka Yarış

Çöl Ve İsim

Delik Kova

Devletler de Ölür

Dillerin Dili

Dine Karşı Üç Tarz-ı Siyaset

Din, Hayatın Hayatıdır

Din, Modernlik, İmaj Ve Kadın

"Doğru Sadece Benim Bildiğimdir"

Dün dündür, bugün bugündür

Düştüğü Yerden Kalkmak

Ekolojik Kriz mi, Manevî Kriz mi ?

Ekonomik Kriz" ya da Yasak Meyveyi Yemek

Elbette Gelişmeli, Ama Nasıl?

Emanetçilik mi, Saltanat mı ?

En Büyük Sahtekârlık

En Güzel Gül Ya da Aşka Aşık Olmak

Erkek Erkektir, Kadın da Kadın

Erkekler de Yuvalarına Dönmeli

Eski Said'in İlerlemeye Bakışı

Evlilik Ağacı

"Futbol, Sadece Futbol Değildir"

Gençlere Neler Oluyor ?

Gençlik Hastalığı

Gerçekten "1111" Olabilmek

Gizli Sofistlik

Göz Nasıl Görür ?

Güleriz Ağlanacak Halimize

Hacılar, Turistler Ve Aylaklar

Hangi Kılıç: Rişarların mı? Eyyübîlerin mi?

Havuza Taş Atmak Yasaktır

Hayat Bir Muamma mı?

Hayat Tarzı Savaşları

İffeti Yeniden Hatırlamak

İktidar Mücadelesi

İlâhî Katrina, İlâhî Rita!

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

İmandaki Lezzet

Irak Vadisinde Türkler, Kürtler ve Araplar

İslamcı Aklın Hazin Göçü

"İşte şimdi evlenebilirsin?"

"John Malkovich Olmak" Ya da Fatma Teyze Gibi Olmak

Kadın Ve Eğe Kemiği

Kalbimden Vuracaklar Beni

Kalorifer

Kalpsiz Akıl Olur mu ?

Kayayı İtmek

Kedi Mektupları Yazarına Mektubumdur

Kılıbıklar, Kalbi Ilıklar

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 1

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 1

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 3

Kredi Kartına 8 Taksit" Satılık Akıllar

Küçük Ev

Kum Tanesinden İnci Tanesine

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 1

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 2

Kürt Sorunu, Türk Sorunu

Laik, Ama Kutsal

Mafya, İçimizdeki Anarşi

Mardin'de Hüzün Ve Kilit Taşı

Materyalist İktisat Neyi Öğretir?

Modern İdeolojik Bir Proje Olarak İslâmcılık

Modern İnsan: Zoraki Turist

Müslüman Ve Para

Namuslu Bir Sol Hayal mi?

Neden Yoksulluk Var?

Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik

Normalliğin Deliliği

ÖSS Ya da Kayayı İtmek

'Bayan! Peçenizle beni çok korkutuyorsunuz!'

Plajların Efendisi Veya Sınırları Kim Çözecek ?

Projenin İflâsı

Protestanlaştırma, İslâm Ve Said Nursi

Ramazan'ı İsraf Etmemek

Renkler Ve Cehaletler

Rızk Risktedir

Sâd Sûresinin Işığında Din, Bilim Ve Dogmalar

Said Nursî Nerede Yatıyor?

Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!

Seküler Ahlâk Mümkün mü?

Seküler Riyazet : Diyet

Sepetteki Sır

Sevmek Ve Kıskanmak

Sıkıntı Çağına Bir Derkenar

Sınavdan Önce Hayat Var mı?

Sorular Ve Cevaplar

Sözün Özü

Suya Kanmak

Şu Dağlarda Çoban Olsaydım

Tarafsız Bölgenin Sakinleri

Tatili Tatil Etmek

Teselli Bulmak İçin mi İnanırız?

Tillo'nun Yüksek Ruhları

Tuğçe Hristiyan Olmuş

"Türk Modernleşmesi"nin Sembolü Kadın

Üfleyenler, Oynayanlar Ve Seyredenler

Ulusal Tiyatro

Ulus-Devlet, Bizim Neyimiz Olur?

Üniversite Sınavı Koca Bir Kaya...

Varlığımız Kime Emanet?

Var Olmak, Görünmektir

Ve Âdemoğluna Bütün İsimleri Öğretti

Vermek Çoğalmaktır.

Yakınmak Veya Sığınmak.

Yalan Yok, Kor-ku-yo-rum!

Yazmak Ve Yaşamak

Yetim Gözler

Yoksa Modern Bilim Bir Hurafe mi?

Yoksulluk İçimizde

 

Sitemizdeki Öyküleri

Arkadaşım

Dalı Bırakabilmek

Değerli Taş

Delik Kova

Dilenci Kim ?

Doğumdan Sonra Hayat Var mı?

Gökten Para Yağarsa

Hayır

Huzur

Kardeşim

Kayayı İtmek

Kral

Ne Kadar Fakir ?

Sandığımızda, Sandığımızdan Çok Şey Var

Sevinç

Sevinç

Sihirli Keman

Sultan Kim?

Tüccar

Yeter ki Sen İste!

Murat Çiftkaya

Röportaj

Murat Çiftkaya İle Röportaj

 

Sitemizdeki Yazıları

Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı

Ağaç Gölgesindeki Yolcular

Âhiret Nerede?

Ahlâk-ı Mahza

Akıllı Tasarım

Altıncı His Mi? Dördüncü Göz Mü ?

Amelikalılar, Calud, Davud ve beş çakıl taşı (1)

Anarşi, Kulluğun Bittiği Yerde Başlar

Anlatılan Bizim Hikayemiz

Anneler Ve Melekler

Aşk Rahmettendir

Asra Sığan İkindiler

Asra Sığan İkindiler

Avrupa İslâmı Hazmedebilir Mi?

Avrupa’nın Varoluşsal Sıkıntıları

Avrupa'yı Yeniden Düşünmek

Ayakkabı Teki

Ayırmayan Ölümler Yaşayabilmek

Babalar Ve Oğullar

Başarıyı Yeniden Tanımlamak

Başı Dik Duruş

Batıyı Hangi Ucundan Tutmalı

Bayrak

Ben Okuyamam ki!

Ben Onu Çok Sevmiştim

Bıçak İsmail’i Neden Kesmedi?

Bilgi Taşı

Bir Aşk Hikayesi

Bir Ateistin Oluşumu Ve Parçalanışı

Bir Başka Açıdan Ekonomi(miz)

Bir Dolunay Hikayesi

Bir Güneydoğu Gezisinden - 1

Bir İdam Mahkumunun Son Günü

Bir inek hikayesi

Bir Röntgencilik Ve Teşhircilik Aracı Olarak Televizyon

Bir Ömür, Üç Saate Sığar mı Arkadaş?

Biz Bize Benzeriz

"Bizim" despotizmimiz daha mı iyidir?

Bu da Benim Tasarlanmış Rüyam

Bu Yarış Başka Yarış

Çöl Ve İsim

Delik Kova

Devletler de Ölür

Dillerin Dili

Dine Karşı Üç Tarz-ı Siyaset

Din, Hayatın Hayatıdır

Din, Modernlik, İmaj Ve Kadın

"Doğru Sadece Benim Bildiğimdir"

Dün dündür, bugün bugündür

Düştüğü Yerden Kalkmak

Ekolojik Kriz mi, Manevî Kriz mi ?

Ekonomik Kriz" ya da Yasak Meyveyi Yemek

Elbette Gelişmeli, Ama Nasıl?

Emanetçilik mi, Saltanat mı ?

En Büyük Sahtekârlık

En Güzel Gül Ya da Aşka Aşık Olmak

Erkek Erkektir, Kadın da Kadın

Erkekler de Yuvalarına Dönmeli

Eski Said'in İlerlemeye Bakışı

Evlilik Ağacı

"Futbol, Sadece Futbol Değildir"

Gençlere Neler Oluyor ?

Gençlik Hastalığı

Gerçekten "1111" Olabilmek

Gizli Sofistlik

Göz Nasıl Görür ?

Güleriz Ağlanacak Halimize

Hacılar, Turistler Ve Aylaklar

Hangi Kılıç: Rişarların mı? Eyyübîlerin mi?

Havuza Taş Atmak Yasaktır

Hayat Bir Muamma mı?

Hayat Tarzı Savaşları

İffeti Yeniden Hatırlamak

İktidar Mücadelesi

İlâhî Katrina, İlâhî Rita!

İlerleme Fikrine Farklı Bir Bakış

İmandaki Lezzet

Irak Vadisinde Türkler, Kürtler ve Araplar

İslamcı Aklın Hazin Göçü

"İşte şimdi evlenebilirsin?"

"John Malkovich Olmak" Ya da Fatma Teyze Gibi Olmak

Kadın Ve Eğe Kemiği

Kalbimden Vuracaklar Beni

Kalorifer

Kalpsiz Akıl Olur mu ?

Kayayı İtmek

Kedi Mektupları Yazarına Mektubumdur

Kılıbıklar, Kalbi Ilıklar

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 1

Kırk Yıl Köleliğe Değen Harf - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 1

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 2

Kişisel gelişim neyi geliştirir? - 3

Kredi Kartına 8 Taksit" Satılık Akıllar

Küçük Ev

Kum Tanesinden İnci Tanesine

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 1

"Kürt Sorunu"nu Yeniden Düşünmek - 2

Kürt Sorunu, Türk Sorunu

Laik, Ama Kutsal

Mafya, İçimizdeki Anarşi

Mardin'de Hüzün Ve Kilit Taşı

Materyalist İktisat Neyi Öğretir?

Modern İdeolojik Bir Proje Olarak İslâmcılık

Modern İnsan: Zoraki Turist

Müslüman Ve Para

Namuslu Bir Sol Hayal mi?

Neden Yoksulluk Var?

Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik

Normalliğin Deliliği

ÖSS Ya da Kayayı İtmek

'Bayan! Peçenizle beni çok korkutuyorsunuz!'

Plajların Efendisi Veya Sınırları Kim Çözecek ?

Projenin İflâsı

Protestanlaştırma, İslâm Ve Said Nursi

Ramazan'ı İsraf Etmemek

Renkler Ve Cehaletler

Rızk Risktedir

Sâd Sûresinin Işığında Din, Bilim Ve Dogmalar

Said Nursî Nerede Yatıyor?

Savulun! Recep İvedik Nesli Geliyor!

Seküler Ahlâk Mümkün mü?

Seküler Riyazet : Diyet

Sepetteki Sır

Sevmek Ve Kıskanmak

Sıkıntı Çağına Bir Derkenar

Sınavdan Önce Hayat Var mı?

Sorular Ve Cevaplar

Sözün Özü

Suya Kanmak

Şu Dağlarda Çoban Olsaydım

Tarafsız Bölgenin Sakinleri

Tatili Tatil Etmek

Teselli Bulmak İçin mi İnanırız?

Tillo'nun Yüksek Ruhları

Tuğçe Hristiyan Olmuş

"Türk Modernleşmesi"nin Sembolü Kadın

Üfleyenler, Oynayanlar Ve Seyredenler

Ulusal Tiyatro

Ulus-Devlet, Bizim Neyimiz Olur?

Üniversite Sınavı Koca Bir Kaya...

Varlığımız Kime Emanet?

Var Olmak, Görünmektir

Ve Âdemoğluna Bütün İsimleri Öğretti

Vermek Çoğalmaktır.

Yakınmak Veya Sığınmak.

Yalan Yok, Kor-ku-yo-rum!

Yazmak Ve Yaşamak

Yetim Gözler

Yoksa Modern Bilim Bir Hurafe mi?

Yoksulluk İçimizde

 

Sitemizdeki Öyküleri

Arkadaşım

Dalı Bırakabilmek

Değerli Taş

Delik Kova

Dilenci Kim ?

Doğumdan Sonra Hayat Var mı?

Gökten Para Yağarsa

Hayır

Huzur

Kardeşim

Kayayı İtmek

Kral

Ne Kadar Fakir ?

Sandığımızda, Sandığımızdan Çok Şey Var

Sevinç

Sevinç

Sihirli Keman

Sultan Kim?

Tüccar

Yeter ki Sen İste!