Teyo ismini hiç duydunuz mu?
Birkaç sene önce vefat eden Teyo isimli bu Erzurumlu halk mizahçısı atışlarıyla
meşhurmuş. Kendisinden bizzat dinleyenlerin anlattığına göre, hiçbir formel
eğitimden geçmeyen ve aslında bir inşaat ustası olan Teyo dayı, kendi yerel
şivesiyle, yalanları ard arda öyle bir ustalıkla ve letafetle eklermiş ki,
sonunda ortaya gülünesi hikâyeler veya masallar ortaya çıkarmış. Bir gün dereye
dalıp da Cebel-i Tarık’tan çıkması, ama geniş omuzlarının bir yandan Fas
kıyılarına diğer taraftan İber yarımadasına takılmasından ötürü suyun yüzeyine
çıkamadığı için yan dönüp bu işi halletmesi, suya tekrar daldığında karşısına
bir “itbalığı”nın çıkması ve Teyo dayının ona aşkettiği silleyle itin bir yana
balığın bir yana savrulması... onu bizzat dinleyen sevgili Ender Doğan’dan
dinlediğim ve katıla katıla güldüğüm birçok hikâyeden ilk aklıma gelenler. İşin
ilginç tarafı, Teyo dayı, hikâyelerini anlatırken hiç kimsenin gülmesine izin
vermezmiş, gülen olursa anlatmayı ânında kesermiş.
Peki Hurafe ismini
duydunuz mu? Evet, meğer Hurafe eski bir Arap kabilesi olan Uzle’ye mensup bir
kişinin ismiymiş. O da öylesine inanılmayacak şeyler anlatırmış ki, sonunda
bunlara “hadis-i Hurafe,” yani “Hurafe’nin (inanılmayacak) sözleri” denilmeye
başlanmış. Zamanla, hiçbir şekilde akla uymayan, mesnedsiz sözlere kısaca
“Hurafe” denir olmuş. Bâtıl itikatları olduğu kadar, dinde olmadığı halde
sonradan sokuşturulan kimi hikâyelere veya davranış biçimlerine de bu isim
verilmiş.
Birkaç yüzyıldır, bütün insanlığa öyle hikâyeler anlatıldı ki,
Teyo dayının ciddiyetiyle tekrar tekrar dillendirilen bu hikâyelerine insanlar
ciddi ciddi inanır oldu.
Meselâ, bilimin “nasıl” sorusunu açıkladığı gibi.
Kant’tan beri kâinat fizik-metafizik diye kesin ve katı bir şekilde
ayrıştırıldığı ve bu iki âlemin birbiriyle irtibatı koparıldığı için, bilimin
nasıl sorusunu cevapladığı hurafesini tahkiksiz insanların yutması çok zor
olmadı. Buna göre, bilim fizik âlemi parselleyecek, nesnelerin ve olayların
nasıl işlediğini inceleyecek, bunlara bilimsel açıklamalar getirecek; din ise
kendisine uygun görülen metafizik âlemle yetinerek “niçin” sorusuna odaklanacak,
fizik âleme el ve dil uzatmaya cüret edemeyecekti!
Hal böyle olunca, meselâ,
19. yüzyılın pozitivist/materyalist bilim yorumunun görünür âleme ilişkin
getirdiği her “izah” dinin alanını geriletiyor diye takdim edildi. Hâlâ,
dillerde gezen “Bilimin izah edemediği daha pek çok şey var” ifadesi bile bu
pozitivist zihniyetin “Aslında bilim pek çok şeyi izah edebiliyor” iddiasının
başka bir versiyonundan başka bir şey değildi ve zımnında “Bilim gelecekte
her şeyi izah edebilecektir” ümidini zihinlere aşılamaya çalışır. Kalbin, ruhun
ve hatta hayatın inkâr edilip her şeyin gözle görülebilen nedenlere, tesadüfe ve
tabiata irca edilerek izah edildiği modern bilim, bu açıdan hem görünen, hem de
görünmeyen âlemi sanatla, hikmetle ve kudretle icat eden bir Yaratıcı’ya imanı
zayıflatmak ve hatta silmek için bir araç olarak kullanılageldi. Pozitivizmin
babası A. Comte’un bugüne kadar hükümranlığını koruyan “Doğrudan deneyle
sağlanamayan bilgi metafizik veya teolojiktir. Duyularla alınamayacak hiçbir şey
bilgi ve tecrübe konusu yapılamaz” iddiası duyuları, deneylenebilen veya
gözlemlenebilen âlemi tabiatçılığın kucağına atmaya yol açtı.
Kimi dindarlar
da, fizik dünyanın bilim tarafından izah edilebildiği hurafesine inanarak,
“olağanüstü” sayılabilecek kimi olaylara sığınarak “Peki bilim bunu izah
edebilecek mi bakalım?” türünden bir meydan okumaya kalkıştılar. Oysa, bu
yaklaşım Malikü’l-Mülk’ün Kur’ân tapulu mülkü olan fizik dünyanın tâ baştan
materyalist bilim yorumuna terkinden başka birşey değildi. Buna göre, bitki,
hayvan veya insanın nasıl hayatta kaldığı sorusuna, modern bilim, besinlerin
bitkilerde veya hayvan/insan bedeninde nasıl enerji haline getirildiğini gözlem
ve deneylerle anlatıp güya Hayy ve Yuhyî Yaratıcı’nın hayat vericiliğini
perdelemeye kalkınca, bazı dindarlar sözgelimi aylarca yemeden yaşayabilen bir
insanı gündeme getirip bilimsel izahı alt etmeye çalıştı.
Oysa sormalı değil
mi? Bilim gerçekten nasıl sorusunu cevaplayabiliyor mu, cevaplayabilir mi?
Diyelim ki, materyalist bir bilim adamı, dört-beş yaşında bir çocuğun odasında
bir taraftan oyun oynarken, diğer taraftan nasıl beslendiğini gözlemliyor. Bilim
adamı, daha baştan getireceği hiçbir izahın odanın dört duvarını aşmayacağını,
diğer türlüsünün bilim değil din ya da metafizik olduğunu söylüyor kendi
kendisine. Ve an be an odayı, çocuğu gözleyerek notlar alıyor.
Çocuk,
annesinin uyarıları ve terbiyesi doğrultusunda, her acıktığında, odadan mutfağa
açılan bir pencereyi tıklatıyor. Aradan çok geçmeden aynı pencere açılıyor ve
içinde kekler, börekler, meyveler, şerbetler bulunan bir tepsi çocuğun önüne
geliyor. Bütün yiyecekler ve içecekler çocuğun sevdiği, onun sağlıklı biçimde
büyümesine yarayacak türden şifalı şeyler.
Bilim adamı dikkatle izlediği bu
süreçte defterine şu notları düşüyor: Saat 11.52. Çocuk bilye oynuyor. Saat
11.55. Çocukta sıkılma ve yorulma emareleri baş gösterdi. Saat 11.56. Karnını
oğuşturdu. Acıkmış olmalı. Saat 11.58 Odanın kuzey-doğu yönüne bakan 40cmx50cm
ebadındaki kahverengi tahtaya sağ elinin ayasıyla üç defa orta şiddetle vurdu ve
“Karnım çok acıktı!” diye kendi kendine bağırdı. Saat 12.00. Söz konusu
kahverengi tahta yukarıya kalktı ve bir tepside şu şu yiyecekler-içecekler odaya
doğru ilerledi. Çocuk duvara vurmasıyla ortaya çıkardığı yiyecekleri iştahla
yiyerek beslenmesini gerçekleştirdi...
Sabah, öğle veya akşam, çocuk aynı
şekilde annesiyle belli şekilde iletişim kurarak yiyecek istiyor ve annesi ona
eliyle hazırladığı yiyecekleri gönderiyor. Bilim adamı da yukarıdakine benzer
notlarla defterini dolduruyor. Ve saatler süren gözlemlerinden sonra bilimsel
açıklamasını büyük harflerle yazıyor defterine: “Çocuk acıktığında her nedense
duvara vuruyor, onun duvara vurması yiyecek ve içecek tepsisinin önüne gelmesine
neden oluyor. Beslenme bu şekilde gerçekleşiyor!”
Ne dersiniz? Bu bilim
adamı çocuğun “nasıl” beslendiğini gerçekten izah ediyor mu? Gözlemlediği
gerçeğin sadece bir kısmı iken, gerçeğin tamamıymış gibi hükme varması,
söylediklerini yalan kılmıyor mu? Bir başkasının çıkıp “Olur mu canım! Yan
tarafta mutfakta annesi var, çocuğa o yiyecekleri pencereden annesi veriyor. O
yiyecekleri o çocuk nasıl ortaya çıkarsın?” demesine karşı, “Bu söylediğin
gözleme ve deneye dayanmıyor, kesinlikle bilimsel değil, dolayısıyla da bilgi
değil. Biz burada saatlerdir oturmuş dakika dakika her şeyi gözlemliyoruz”
çokbilmişliğine kalkışması haklı görülebilir mi?
Her mide sahibinin
özellikle de yavruların rızkını, sektirmeden, zamanında, tamı tamına, hem de en
şifalı biçimde gayp perdesinin ardından gönderen bir Rezzak-ı Kerim’i tanımayan;
kudret ve rahmetiyle bütün canlıları hayat üzere tutan, bütün canlıların
hayatlarını devam ettirmesini sağlayan bir Hayy-ı Lâyemut’u inkâr eden; üstüne
üstlük sırf görmediğine inanmadığı için akla havsalaya uymayan izahlar getirmeye
çalışan ve bunu gerçeğin izahıymış gibi zihinlere aşılamaya çalışan bir bilim
yorumu sizce de hurafeden başka ne olabilir?
Bu hikâyeye merhum Teyo dayı
bile gülmez mi?
Bu hurafeyi anlatmaya Hurafe bile haya etmez mi
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |
Röportaj |
|
Sitemizdeki Yazıları |
Nisa Suresinin Işığında Kadın Ve Erkek Arasında Adalet Ve Eşitlik |
|
Sitemizdeki Öyküleri |